Son Ayların Hikayesel Bir Değerlendirmesi

Son yazdığımdan bu yana dört yarış koştum. Bu yarışlarla ilgili henüz bir şey yazmadım. Ne zaman yazmaya başlasam yarım bıraktım. Bir şekilde devam etmemi sağlayacak motivasyonu bulamadım. Yakın zamanda bu yarışları da anlatacağım ama şimdiden pek istediğim gibi gitmediklerini söyleyebilirim. Ağustos’ta Eskişehir Yarı Maratonu’nu koştum. Sadece antrenman yarışıydı ve o niyetle de koştum. Fakat hava çok sıcaktı ve sonrasında kendimi çok yıpranmış hissettim. Toparlanmam uzun sürdü ve bir sonraki yarışım olan Kapadokya Ultra 63K’yı olumsuz etkiledi. Yetersiz antrenman sıkıntısı içindeyken, bu dönemde bir de belimi incittim. Yarışı koştum ama istediğim süreyle değil. Art arda kötü koştuğum iki yarış sonunda, kendimi toparlamam biraz zaman aldı.

Okumaya devam et “Son Ayların Hikayesel Bir Değerlendirmesi”

Runatolia Antalya Maratonu 21K 2018

Yıl 2020. Pandemi dünya genelini etkisi altına aldı. Spor müsabakaları ürkek organizasyonlarla geçiştirilmeye çalışılıyor. Canımız sıkkın. Sadece anılara tutunup her şeyin tekrar o eski günlere dönmesi için dua ediyoruz. Böyle bir ortamda, bir pazar günü evde kalınca, daha önce katıldığım yarışlardan edindiğim “Bitiren Madalyalarına” gözüm ilişti. Her birinin ayrı bir hikayesi var. Her yarışım kendi başına bir macera olmuştur. Zaman zaman bu yarışlara ait hikayelerimi yazıyorum ama fark ettim ki son zamanlarda pek yazmamışım. Yeni bir yarış da koşmayınca “Yarış Raporu” yazma işinden biraz uzaklaşmış gördüm kendimi. Hal böyle olunca, başladım yazmaya…

Antalya Maratonu, 2018 yılı Mart ayının ilk haftasıydı. Tabii benim hikayem çok daha öncesinden başladı. Sanırım Kasım 2017’de İstanbul Maratonu’nu koştuktan sonra tamamiyle Antalya’ya odaklanmıştım. Aralık ayına geldiğimizde kaydımı yaptırmış ve kalacak yerimi ayarlamıştım bile. Son iki ayda antrenman programıma konsantre olmak istiyordum.

Okumaya devam et “Runatolia Antalya Maratonu 21K 2018”

Neden Eski İnsanlar Koşarken Sakatlanmazdı?

Kaynağını hatırlayamadığım bir yazıda şöyle bir paragrafla karşılaşmıştım: “Koşanların çoğu neden sık sık sakatlanır? Tabii ki, sebebi sadece aşırı yüklenme veya kemiklerinin zayıf olması değildir. Bedenimiz, koşabileceğimiz şekilde dizayn edilmiş. Ağrı sızı duymadan veya sakatlanmadan koşabiliyor olmalıydık. Atalarımız avlanmak ve beslenmek için koştular. Hamstring kasları yüzünden veya IT bantlarının gergin olmasından dolayı koşmaktan vazgeçmediler. Peki bu problemin kaynağı nedir?”

Yazının doğruluğu tartışılabilir. Kültürel birikimimizle de uyuşmayabilir. Lakin birçok yönden doğru olabileceği taraflar mevcut. Mesela avcı veya toplayıcı toplumlarda; gün içinde koşarak ya da yürüyerek ciddi mesafeler kat ediliyor olması bugün bile örneklerle ispatlanabilir.

Neyse. Elimizdeki kaynaklara göre eski insanlar, koştukları için ya hiç sakatlanmıyordu ya da çok az sakatlanıyordu. Peki bunun sebebi ne olabilir diye düşünmeden edemedim.

Okumaya devam et “Neden Eski İnsanlar Koşarken Sakatlanmazdı?”