Sürantrene Olmamın Altındaki Sebepler 2. Güncelleme

Geçen ay başlayan sürantrenman durumum halen devam ediyor. Her ne kadar zaman zaman koşuya çıkmış olsam da tekrar başlamak için henüz hazır olmadığımı görüyorum. En çok göze çarpan farklılık nabız değerlerimin yüksek olması. Normal hızlarımda koşmak istediğimde sanki Tempo Antrenmanı yapıyormuşçasına nabzım yükseliyor ve hızlıca tükeniyorum. Bu tükenişin sonunda ise birkaç gün toparlanmam gerekiyor.

Bu durumu tahlil ve tecrübe etmiş olmak bir bakıma sevindirici. Sınırlarımı bilmek ve antrenmanlarımı ona göre özgürce yapabilmek ilerleyen zamanda bana faydalı olacaktır. Ben de bu durumu avantaja çevirmek ve biran önce kurtulmak için elimden geldiğince kendimi gözlem altında tutuyorum.

İlk tespitim olan nabız değerlerinin yüksek seyretmesi meselesi sanırım bu durumun kaynağındaki sebep. Tüm kondisyonun güçten ziyade aerobik yapı üzerine kurulu olduğunu düşünürsek, nabız değerlerinden yola çıkarak bir çözüm arayabiliriz.

Stres altındayken vücudumuzda bazı hormonlar salgılanır, bu hormonlar tansiyonu ve nabız değerlerini etkiler. Benim durumumda muhtemelen vücudu desteklemek ve dayanıklılığını artırmak amacıyla salgılanıyor. Bu hormonlar her ne kadar bize fayda sağlasa da malesef yıkıcı etkileri de mevcut. Sanırım ben bu hormonlara aşırı derecede maruz kaldım ve kalmaya devam ediyorum. Hangi hormonlar devredeydi ne gibi etkileri oldu bu konudan bahsetmek haddim değil. Şayet ilgileniyorsanız bu konuda yazılmış bilimsel makaleler bulabilirsiniz. “Stres hormonları ve vücuda etkileri” şeklinde bir arama yapılabilir.

Yoğun antrenman döneminde bacaklarımda biriken laktik asit ile birlikte bu hormonlar damarlarda tahribata sebep olmuş dahi olabilir. Yani bu mantıkla bakacak olursak fiziki olarak bir iyileşme dönemine ihtiyacım var. Sanırım bu iyileşme dönemi de (karşılaştığım diğer sporcu hikayelerinden yola çıkarak) üç ay gibi bir süre oluyor.

Düzenli antrenman yaptığım dönemlerde nabzımı sıkça gözlemlerdim. Nabzımdaki garip yükselişlerin dinlenmem gerektiğini ifade ettiğini düşünürdüm ve dinlenirdim. Bu bilgiyle senelerce antrenman yapmış biri olarak son dönemde buna dikkat etmemiş olmamı hayretle karşılıyorum. Sanırım son dönemde yaptığım şiddetli antrenmanların ve koronavirüs’ün yarattığı psikolojik rahatsızlık bu durumu fark etmemi engelledi. Yani psikolojik sebeplerin etkisinden de bahsetmeliyiz.

Koşmak beni mutlu eder. Mutluysam daha da mutlu eder. Stresimi azaltır ve psikolojimi sağlamlaştırır. Son aylarda koronavirüs’ün beni strese sokmadığını söyleyemem. İptal edilen veya ertelenen yarışlar da içten içe canımı sıktı. Bu durumda yapabileceğim ve bildiğim tek tedavi yöntemi koşmaktı. Tabii alışık olduğum şartlarda koşamadım. Mutadım olan saatlerin dışında ve insanlardan kaçmaya çalışarak koştum. Uzun ve sakin koşular yerine kısa ve şiddetli koşular yaptım. Psikolojimi sağlam tutmak adına fayda sağladı ve sürantrene olmasaydım daha da iyi olacaktı ama malesef önemli bazı hususları göremedim…

Bu bağlamda tespitlerimden yola çıkarak oluşturduğum sürantrenman tanımı şu şekilde: Sürantrenman; yoğun egzersizlerden kaynaklı fiziksel yıkımın, zayıf bir psikolojiden dolayı öngörülememesi ve aerobik yapının zarar görmesiyle beraber antrenmanlara karşı isteksizlik oluşmasıdır.

Bilgilendirme: Yaşadığım sürantrenman durumundan, tamamen toparlanana kadar bahsetmeye devam edeceğim. Bu konuyu elimden geldiğince gözlemleyip, sizlere aktaracağım. Şayet ilginizi çekiyorsa bu konuda yazılmış tüm yazılarımı “Sürantrenman” etiketi altında bulabilirsiniz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s