Son Ayların Hikayesel Bir Değerlendirmesi

Son yazdığımdan bu yana dört yarış koştum. Bu yarışlarla ilgili henüz bir şey yazmadım. Ne zaman yazmaya başlasam yarım bıraktım. Bir şekilde devam etmemi sağlayacak motivasyonu bulamadım. Yakın zamanda bu yarışları da anlatacağım ama şimdiden pek istediğim gibi gitmediklerini söyleyebilirim. Ağustos’ta Eskişehir Yarı Maratonu’nu koştum. Sadece antrenman yarışıydı ve o niyetle de koştum. Fakat hava çok sıcaktı ve sonrasında kendimi çok yıpranmış hissettim. Toparlanmam uzun sürdü ve bir sonraki yarışım olan Kapadokya Ultra 63K’yı olumsuz etkiledi. Yetersiz antrenman sıkıntısı içindeyken, bu dönemde bir de belimi incittim. Yarışı koştum ama istediğim süreyle değil. Art arda kötü koştuğum iki yarış sonunda, kendimi toparlamam biraz zaman aldı.

Okumaya devam et “Son Ayların Hikayesel Bir Değerlendirmesi”

Bir Yılın Ardından Sürantrenman (Overtraining) Durumum

Geçen yıl antrenmanlarımda, dikkatsiz bir şekilde kendimi çok zorlamış ve aşırı yüklenmeden dolayı sürantrene olmuştum. Aradan geçen zaman içinde sürantrenmandan kurtulmanın yollarını arayıp durdum. Malesef yeterli kaynağa ve tavsiyeye ulaşamadığım için deneme yanılma yöntemiyle kendi çıkarımlarımı yapmak zorunda kaldım. İnişler çıkışlar yaşayarak bir yıl geçirdim. Hatalarımdan dersler çıkarıp daha iyisini yapabilmek için yine yeni baştan başladım. Şimdi oturup düşündüğümde daha en başından ne yapmam gerektiği hakkında daha efektif çözümler üretebiliyorum. Bu konuda başkalarına da yardımcı olabileceğime inanarak, sürantrenman durumunda nasıl bir yol izlenmesi gerektiğinden bahsetmeye çalışacağım. Tabii bu tespitler ve tavsiyeler tamamiyle amatör bir koşucuya ait olacak, bu bağlamda şayet imkanınız varsa profesyonel bir destek almayı düşünmelisiniz.

Hikayemin en başından başlamam, bulunduğum sportif düzeyin ne olduğunu ve o duruma nasıl düştüğümü anlamamıza fayda sağlayacaktır.

2020 Yılı pandeminin başladığı ve yayıldığı yıl oldu. İster istemez herkes psikolojik olarak sarsılmış durumdaydı. Hormonal düzeyde bu durumun bizleri etkileyeceği bilimsel bir gerçek. Stres Hormonu (Kortizol) seviyelerimiz artmıştı, daha gergin ve tedirgindik. Kortizol, testosteron hormonunu ters orantı da etkiler. Yani stres seviyeniz arttığında fiziksel yetenekleriniz azalır. Uykudan istenen verim alınamaz, daha yavaş toparlanılır ve güçsüzleşirsiniz vesaire… İşte ben bu aylarda haftalık 100 kilometre hacimle antrenman yapmaktaydım. Yavaş yavaş vücudumun sarsıldığını hissediyordum ama bu konuda dikkatli olmadım. Zira planladığım yarışlar birbiri ardına iptal olmuştu ve sonrasında antrenmanlarımı azaltmıştım.

Okumaya devam et “Bir Yılın Ardından Sürantrenman (Overtraining) Durumum”

100 Mil Koşu Bandı Rekortmeni Taggart VanEtten

Taggart VanEtten, 1 Mayıs 2021’de Dünya 100 Mil koşu bandı rekorunu kırdı. Bu rekoru, 100 Mil’i yani yaklaşık 161 Kilometre’yi 11 saat 32 dakikada koşarak elde etti. Bu sonuç, koşu camiasında ilgiyle karşılandı ama medyanın pek ilgisini çekmedi. Dolayısıyla, çok ilgili olanlar dışında bu rekoru duyan insan sayısı oldukça az.

Bu yazım, rekorun haberini yapmak maksadı taşımıyor. Benim asıl ilgilendiğim kısım, Taggart’ın buralara gelene kadar nasıl bir yoldan geçtiği, bu rekoru kırmak için nasıl antrenman yaptığı ve nasıl beslendiği ile alakalı. Ustaları izlemek, yaptıklarını tecrübe etmek ve kendimize adapte etmek biz amatör koşuculara fayda sağlayabilir. En azından araştırmaya değer.

Okumaya devam et “100 Mil Koşu Bandı Rekortmeni Taggart VanEtten”

Bir Sonraki Yarışım Sapanca Ultra Maratonu

Geçen ay, ardı ardına koştuğum üç yarı maratondan sonra iki hafta kadar dinlenmeye çekilmiştim. Ramazan ayının başına denk geldiğinden dolayı ara vermek için oldukça uygun bir zamandı. Ara verdim diyorum ama koşmayı tamamen bırakmış değildim. Sadece aralıksız her gün koşmuyor, iki gün koş bir gün boş şeklinde ağırdan alıyordum.

Ramazan ayının ilk haftasıyla beraber, yavaş yavaş mutadım olan koşma sistemine geri döndüm. Şimdilerde haftanın altı günü koşuyor, haftanın iki günü de kuvvet antrenmanları yapıyorum. Alışık olduğum beslenme düzeni tamamen değiştiği için antrenman saatlerim ve antrenmanların şiddeti de değişti tabii. Genelde iftardan en az iki saat sonra koşuyorum. Hafif tempo koşularım her zamanki hızında ama Tempo Antrenmanlarım geçen aya kıyasla bir parça daha yavaş. Bu şekilde hem programıma geri dönmüş hem de Ramazan ayına kendimi adapte edebilmiş oldum.

Okumaya devam et “Bir Sonraki Yarışım Sapanca Ultra Maratonu”

Koşmadığım İçin Yazamıyorum

Müsadenizle önce bu başlığın ilham kaynağından bahsederek başlamak istiyorum. Sonrasında yavaş yavaş konumuza geleceğim.

Çok sevdiğim bir kitap var, adı “Koşmasaydım Yazamazdım”. Haruki Murakami isimli, dünyaca ünlü bir yazara ait. Haruki Murakami, koşu sporunu hayatının önemli bir parçası haline getirmiş. Koşunun onu nasıl mutlu ettiğinden ve yazarlık serüveninde onu nasıl motive ettiğinden bahsedip duran biri. Bunu öğrenmiş olmak beni çok etkilemişti. Zira koşmak beni de mutlu ediyor ve hayatıma pozitif enerji katıyor. Bu pozitif enerji de yazma isteğini tetikliyor ve yazılarımın daha canlı olmasını sağlıyor.

Lakin son aylarda süregelen pandemi belası herkes gibi beni de olumsuz etkiledi. Hastalanmadım ama ruhum soldu. Geçen ay olduğum kadar canlı değilim. Hastalık daha önce hiç olmadığı kadar yayılmış durumda. Bu durum canımı sıkıyor. Önceleri çevremde bir-iki vaka ancak duyarken, şimdi tüm komşularımın hasta olduklarını öğreniyorum. Nasıl oldu da hâlâ bana bulaşmadı bilmiyorum. Sanıyorum sadece şanslıydım.

Okumaya devam et “Koşmadığım İçin Yazamıyorum”

Koşu İle İlgili Söylenmiş Özlü Sözler

Koşu sporuna dair söylenmiş özlü sözleri toparlamaya devam ediyorum. Geçen yıl yayınladığım “Maratona Dair Söylenmiş Özlü Sözler” isimli yazıda geçen bazı sözler, neredeyse aklıma kazındı. Bu sözleri günlük hayatta kullanmaya başladığımı fark ettim. Zira bu sözler koşu ile ilgili söylenmiş olmalarına rağmen, hayat dersleri içeren tarafları da yok değil, özellikle de düşünenler için.

“Pes etmiş birinin kaybetmesinden daha kesin bir şey yoktur.”

GEORGE SHEEHAN

“Sık sık koşun. Uzun uzun koşun. Ama asla koşmanın keyfini kaçıracak ölçüde değil.”

JULIE ISPHORDING

“Tepe tekrarları, kılık değiştirmiş hız antrenmanlarıdır.”

FRANK SHORTER
Okumaya devam et “Koşu İle İlgili Söylenmiş Özlü Sözler”

4 Hafta Freeletics Running Kullandıktan Sonra

Bir koşu koçu aplikasyonu olan Freeletics Running hakkında daha önce yazmıştım. Bir süre tecrübe edip yaşadıklarımı da yazacağımı söylemiştim. 4 Haftalık sıkı ve istikrarlı bir kullanım sonunda bu uygulamanın başarılı olduğunu söyleyebiliyorum. Lakin beğenmediğim yönleri de var ve malesef eksiler artıları götürüyor. Bu sebeple kullanmaya devam etmeme kararı aldım. Beğendiğim ve beğenmediğim yönlerini öğrenmek isteyenler içinse aklımdakileri aktarmaya çalışacağım…

Freeletics’in bana uygun gördüğü program, büyük ihtimalle herkesin karşısına çıkan standart bir program. Benim için özelliştirmelerde bulunup bulunmadığını anlayamadım. Sanırım sadece dinlenme sürelerini kısaltıp uzatmış olabilir ama bu beklediğim şey değildi. Sürelerim iyileştikçe ve koşu hızım stabilleştikçe antrenman programının değiştiğini görmek isterdim ama malesef bir değişim olmadı. Antrenman programı haftalık olarak belirlendi ve öyle de kaldı. Halbuki her antrenmandan sonra performansıma göre tekrar şekilleneceğini umuyordum.

Okumaya devam et “4 Hafta Freeletics Running Kullandıktan Sonra”

Sapanca Ultra Trail 40K Parkur İncelemesi

Yarış zamanı nihayet geldi. Pandemi ortaya çıktığından beri ne bir yarış koşabildik ne de bu doğrultuda bir plan yapabildik. Yarış atmosferinde koşmayı, tükenene kadar enerjimi harcamayı, yarış öncesinde duyduğum heyecanı, kısacası koşu yarışlarının hayatıma olan dokunuşlarını özlemişim. Her ne kadar bu yarışta iddialı olmasam da yarışı koşabiliyor olmak yeterli. Ve bir yarışın hakkını vermek lazım. Özellikle böyle bir zamanda kıymete binmişken hazırlanmadan koşmak yazık olur.

Daha önce defalarca yazmıştım, son iki aydır doğru düzgün antrenman yapamıyordum. Her şeye rağmen 40 kilometrelik bir parkuru yavaş yavaş tamamlayabileceğime inanıyorum. İhtiyacım olan sadece iyi bir yarış stretejisi ve planlaması. Geçen yıl bu parkuru koşmuştum. Her bir kilometresini de hatırlıyorum. Şu an içinde bulunduğum durumu da göz önünde bulundurarak iyi bir streteji geliştirebilirsem belki yarışın yarısından sonra bir ihtimal iyi bir süre için mücadele edebilirim.

Okumaya devam et “Sapanca Ultra Trail 40K Parkur İncelemesi”

Sürantrene Durumundayken Yaptıklarım 4. Güncelleme

Haberler iyi. Durumum her geçen gün daha iyiye gidiyor. En çok sevindiğim gelişmeyse antrenman yapma isteğimin büyük oranda geri gelmiş olması. Öğrendiğim kadarıyla bu durumu atlatamayıp sporu tamamen bırakan insanların sayısı küçümsenecek derecede değil. İtiraf etmeliyim; geçen ayki hissiyatım beni çok endişelendirmişti. Yavaş yavaş koşudan soğuduğumu hissediyordum. O günlerde her şeyin zamanla düzeleceği düşüncesine sarıldım ve negatif hiçbir düşünceyi aklıma sokmadım. Kendimi daha çok fiziksel olarak toparlamaya odaklandım. Zira biliyordum ki çıkıp koşabilirsem, keyfim yerine gelecekti.

Vücudumum toparlanması için az yiğip öz yemeğe çalışarak, iyi uyuyarak, yorulmadan canlı yürüyüşler yaparak, beni mutlu edecek işlerle meşgul olarak sabrettim. Az yiğip öz yemeğe çalıştım çünkü gerekli vitaminleri ve mineralleri eksiksiz almalıydım. Çok yemedim çünkü vücudumun sindirimle meşgul olmasını istemedim. Her ihtimale karşı multi vitamin takviyesi de aldım ve almaya devam ediyorum. Endüstriyel Gıda Takviyesi “Supplement” kullanmadım zira enerji sistemimi tembelleştirdiğini ve gereksiz yorduğunu daha önce tespit etmiştim. Sadece ve sadece bazı istisnai durumlarda kullanıyorum.

Okumaya devam et “Sürantrene Durumundayken Yaptıklarım 4. Güncelleme”

Sürantrene Durumundan Kurtulma Planım 3. Güncelleme

Bir önceki yazımda sürantrene durumunun bendeki etkilerinden bahsetmiştim. Yaptığım araştırmalar sonunda neler yapabileceğimi düşünmeye başladım. Beni en çok zorlayan faktör nabzımdaki anormal yükselmeler. Bu durumda problemin çözümü nabız değerlerini kontrol altına almakta gizli olabilir. Yıllar boyunca vücudumun verdiği tepkileri öğrenmiş ve defalarca dersimi almıştım.! Bu bilgileri kullanarak sebep sonuç ilişkisini inceledim ve mantık yürütüp bir teori geliştirdim.

Teorime göre: “Nabız değerlerini düşük tutabildiğim sürece istediğim kadar koşabilir, kondisyonumu geliştirebilir ve vücudumdaki hasarın tamirine destek olabilirim.”

Düşük nabız değerlerinde yapılan koşuların kan akışını artırıp toparlanmayı hızlandırdığı bilimsel olarak kanıtlanmış. Ben de yıllar boyunca bu mantıkla düşük nabız antrenmanları yapmış ve faydasını görmüştüm. Bir kez daha denemenin bir zararı olmazdı.

Okumaya devam et “Sürantrene Durumundan Kurtulma Planım 3. Güncelleme”