N Kolay İstanbul Maratonu 42K 2021

Bu yarışa dair anlatılabilecek pek fazla bir şey yok. Çünkü bu yarışın herhangi bir antrenmanımdan farkı yoktu benim için. Aslında koşmayı da pek istemedim ama yine de koştum. Aradan geçen iki yılın ardından, aklımda kaldığı kadarıyla yaşadıklarımı paylaşmaya çalışacağım…

Yorgundum. Bu yarışa dair aklıma gelen ilk şey, çok yorgun olduğumdur. Tabiri caizse, ayakta duracak halim yoktu. Yarışa gidip gitmemek arasında kalmıştım. Gitmemek daha doğru bir tercihti ama katılıp yavaş yavaş koşabileceğimi düşünmüştüm.

Antrenman düzenimin bozulmuş olması, Kapadokya‘dan yorgun çıkmış olmam ve son iki haftadır ayakta duracak halimin kalmayacağı kadar yoruluyor olmam dışında maraton koşmama bir engel yoktu. Engel yoktu ama nasıl koşacağımı hiç düşünmedim. Spor hayatıma deneysel yaklaşımlarımdan bir yenisi daha eklenmiş oldu. Fiziksel olarak tükenmiş ve antrenmansızsanız bir maratonu nasıl koşarsınız? İşte bu maraton, bu sorunun cevabı oldu.

Aslında amacım deneysel bir yaklaşım değildi elbette. Hayat şartları veya hayatın getirdikleri beni bu cevabı bulmama mahkûm etti. Cevap çok basit: “İlk 30 kilometreyi koşarsınız ama sonrasında sürünürsünüz.”

Okumaya devam et “N Kolay İstanbul Maratonu 42K 2021”

Son Ayların Hikayesel Bir Değerlendirmesi

Son yazdığımdan bu yana dört yarış koştum. Bu yarışlarla ilgili henüz bir şey yazmadım. Ne zaman yazmaya başlasam yarım bıraktım. Bir şekilde devam etmemi sağlayacak motivasyonu bulamadım. Yakın zamanda bu yarışları da anlatacağım ama şimdiden pek istediğim gibi gitmediklerini söyleyebilirim. Ağustos’ta Eskişehir Yarı Maratonu’nu koştum. Sadece antrenman yarışıydı ve o niyetle de koştum. Fakat hava çok sıcaktı ve sonrasında kendimi çok yıpranmış hissettim. Toparlanmam uzun sürdü ve bir sonraki yarışım olan Kapadokya Ultra 63K’yı olumsuz etkiledi. Yetersiz antrenman sıkıntısı içindeyken, bu dönemde bir de belimi incittim. Yarışı koştum ama istediğim süreyle değil. Art arda kötü koştuğum iki yarış sonunda, kendimi toparlamam biraz zaman aldı.

Okumaya devam et “Son Ayların Hikayesel Bir Değerlendirmesi”

Bir Yılın Ardından Sürantrenman (Overtraining) Durumum

Geçen yıl antrenmanlarımda, dikkatsiz bir şekilde kendimi çok zorlamış ve aşırı yüklenmeden dolayı sürantrene olmuştum. Aradan geçen zaman içinde sürantrenmandan kurtulmanın yollarını arayıp durdum. Malesef yeterli kaynağa ve tavsiyeye ulaşamadığım için deneme yanılma yöntemiyle kendi çıkarımlarımı yapmak zorunda kaldım. İnişler çıkışlar yaşayarak bir yıl geçirdim. Hatalarımdan dersler çıkarıp daha iyisini yapabilmek için yine yeni baştan başladım. Şimdi oturup düşündüğümde daha en başından ne yapmam gerektiği hakkında daha efektif çözümler üretebiliyorum. Bu konuda başkalarına da yardımcı olabileceğime inanarak, sürantrenman durumunda nasıl bir yol izlenmesi gerektiğinden bahsetmeye çalışacağım. Tabii bu tespitler ve tavsiyeler tamamiyle amatör bir koşucuya ait olacak, bu bağlamda şayet imkanınız varsa profesyonel bir destek almayı düşünmelisiniz.

Hikayemin en başından başlamam, bulunduğum sportif düzeyin ne olduğunu ve o duruma nasıl düştüğümü anlamamıza fayda sağlayacaktır.

2020 Yılı pandeminin başladığı ve yayıldığı yıl oldu. İster istemez herkes psikolojik olarak sarsılmış durumdaydı. Hormonal düzeyde bu durumun bizleri etkileyeceği bilimsel bir gerçek. Stres Hormonu (Kortizol) seviyelerimiz artmıştı, daha gergin ve tedirgindik. Kortizol, testosteron hormonunu ters orantı da etkiler. Yani stres seviyeniz arttığında fiziksel yetenekleriniz azalır. Uykudan istenen verim alınamaz, daha yavaş toparlanılır ve güçsüzleşirsiniz vesaire… İşte ben bu aylarda haftalık 100 kilometre hacimle antrenman yapmaktaydım. Yavaş yavaş vücudumun sarsıldığını hissediyordum ama bu konuda dikkatli olmadım. Zira planladığım yarışlar birbiri ardına iptal olmuştu ve sonrasında antrenmanlarımı azaltmıştım.

Okumaya devam et “Bir Yılın Ardından Sürantrenman (Overtraining) Durumum”

N Kolay İstanbul Maratonu 10K 2020

Haziran ayından beri kendimi toparlamakla meşgulüm. Daha iyi bir derece hedeflemek bir yana eski sürelerimi koşabileceğimden şüpheliydim. Eylül ayında koştuğum İstanbul Yarı Maratonu’ndan kondisyonumun hâlâ zayıf olduğu ama toparlamaya başladığım sonucunu çıkarmıştım. Toparlıyor olmam iyi haberdi ama motivasyonumu korumak için çabalıyordum. Eski hızımı kazanmama fayda sağlayacak bir kısa mesafe yarışı hedeflemem işe yarayabilirdi. Yarışların çoğu iptal olduğu için elimde çok fazla seçenek kalmamıştı. Bu sebeple İstanbul Maratonu kapsamında düzenlenen Sanal 10K Yarışına kaydoldum.

Bu yarışı 7-8 Kasım tarihlerinde istediğiniz zaman ve istediğiniz yerde koşabiliyordunuz. Bu benim için bir avantajdı ama yarış atmosferini yakalayıp yakalayamayacağım hususunda şüphelerim vardı. Bu noktada daha önce beraber çalıştığım bir antrenör arkadaşım bana tavşan atletlik yapmayı önerdi. Koşuyu beraber yapacaktık. Hızı o ayarlayacaktı, böylece hızım için endişe etmem gerekmeyecekti. Yani, ben sadece koşuya konsantre olacaktım.

Okumaya devam et “N Kolay İstanbul Maratonu 10K 2020”

Sürantrene Durumundayken Yaptıklarım 4. Güncelleme

Haberler iyi. Durumum her geçen gün daha iyiye gidiyor. En çok sevindiğim gelişmeyse antrenman yapma isteğimin büyük oranda geri gelmiş olması. Öğrendiğim kadarıyla bu durumu atlatamayıp sporu tamamen bırakan insanların sayısı küçümsenecek derecede değil. İtiraf etmeliyim; geçen ayki hissiyatım beni çok endişelendirmişti. Yavaş yavaş koşudan soğuduğumu hissediyordum. O günlerde her şeyin zamanla düzeleceği düşüncesine sarıldım ve negatif hiçbir düşünceyi aklıma sokmadım. Kendimi daha çok fiziksel olarak toparlamaya odaklandım. Zira biliyordum ki çıkıp koşabilirsem, keyfim yerine gelecekti.

Vücudumum toparlanması için az yiğip öz yemeğe çalışarak, iyi uyuyarak, yorulmadan canlı yürüyüşler yaparak, beni mutlu edecek işlerle meşgul olarak sabrettim. Az yiğip öz yemeğe çalıştım çünkü gerekli vitaminleri ve mineralleri eksiksiz almalıydım. Çok yemedim çünkü vücudumun sindirimle meşgul olmasını istemedim. Her ihtimale karşı multi vitamin takviyesi de aldım ve almaya devam ediyorum. Endüstriyel Gıda Takviyesi “Supplement” kullanmadım zira enerji sistemimi tembelleştirdiğini ve gereksiz yorduğunu daha önce tespit etmiştim. Sadece ve sadece bazı istisnai durumlarda kullanıyorum.

Okumaya devam et “Sürantrene Durumundayken Yaptıklarım 4. Güncelleme”

Sürantrene Durumundan Kurtulma Planım 3. Güncelleme

Bir önceki yazımda sürantrene durumunun bendeki etkilerinden bahsetmiştim. Yaptığım araştırmalar sonunda neler yapabileceğimi düşünmeye başladım. Beni en çok zorlayan faktör nabzımdaki anormal yükselmeler. Bu durumda problemin çözümü nabız değerlerini kontrol altına almakta gizli olabilir. Yıllar boyunca vücudumun verdiği tepkileri öğrenmiş ve defalarca dersimi almıştım.! Bu bilgileri kullanarak sebep sonuç ilişkisini inceledim ve mantık yürütüp bir teori geliştirdim.

Teorime göre: “Nabız değerlerini düşük tutabildiğim sürece istediğim kadar koşabilir, kondisyonumu geliştirebilir ve vücudumdaki hasarın tamirine destek olabilirim.”

Düşük nabız değerlerinde yapılan koşuların kan akışını artırıp toparlanmayı hızlandırdığı bilimsel olarak kanıtlanmış. Ben de yıllar boyunca bu mantıkla düşük nabız antrenmanları yapmış ve faydasını görmüştüm. Bir kez daha denemenin bir zararı olmazdı.

Okumaya devam et “Sürantrene Durumundan Kurtulma Planım 3. Güncelleme”

Sürantrene Olmamın Altındaki Sebepler 2. Güncelleme

Geçen ay başlayan sürantrenman durumum halen devam ediyor. Her ne kadar zaman zaman koşuya çıkmış olsam da tekrar başlamak için henüz hazır olmadığımı görüyorum. En çok göze çarpan farklılık nabız değerlerimin yüksek olması. Normal hızlarımda koşmak istediğimde sanki Tempo Antrenmanı yapıyormuşçasına nabzım yükseliyor ve hızlıca tükeniyorum. Bu tükenişin sonunda ise birkaç gün toparlanmam gerekiyor.

Bu durumu tahlil ve tecrübe etmiş olmak bir bakıma sevindirici. Sınırlarımı bilmek ve antrenmanlarımı ona göre özgürce yapabilmek ilerleyen zamanda bana faydalı olacaktır. Ben de bu durumu avantaja çevirmek ve biran önce kurtulmak için elimden geldiğince kendimi gözlem altında tutuyorum.

İlk tespitim olan nabız değerlerinin yüksek seyretmesi meselesi sanırım bu durumun kaynağındaki sebep. Tüm kondisyonun güçten ziyade aerobik yapı üzerine kurulu olduğunu düşünürsek, nabız değerlerinden yola çıkarak bir çözüm arayabiliriz.

Okumaya devam et “Sürantrene Olmamın Altındaki Sebepler 2. Güncelleme”

Sürantrene Durumum Hakkında 1. Güncelleme

Daha önce sürantrene olduğumdan bahsederken bu durumun sadece fiziksel tarafından bahsetmişim. Aslında bunun bir de psikolojik tarafı var: canım antrenman yapmak istemiyor. Sanırım fiziksel yorgunluğun etkisiyle psikolojik bir durum da oluştu. Psikolojim, fiziksel durumumu; fiziksel durumum da psikolojimi etkiliyor. Anlaşılan bu iki etken arasında bir dengenin kurulması için daha uzun bir zamana ihtiyacım olacak.

12 Gün boyunca hiç koşmayıp, mümkün olduğunca toparlanmaya çalıştım. Aynı zamanda tekrar koşuya çıkmak isteyene kadar beklemeye de karar vermiştim. Bu süre zarfında yorgunluğum geçti. Bazı ufak tefek ağrılarım da bahaneyle kayboldu. Fiziksel olarak kendimi yenilenmiş hissediyordum. Fırsat buldukça koşu yarışlarına ait videolar izleyip koşuya olan isteğimi de tazeledim.

Okumaya devam et “Sürantrene Durumum Hakkında 1. Güncelleme”

Sürantrene Olmam Kaçınılmaz Bir Sondu

2020 Yılının ilk aylarında yoğun bir tempoda koşuyor ve sportif kondisyonumun zirvesinde ilerliyordum. Mart ayında Mersin’de düzenlenecek maratona odaklanmış. Gelmiş geçmiş en iyi maraton süremi elde edebilmek için çalışıyordum. Tabii bu antrenmanlar ciddi miktarda zaman gerektiriyordu. Yazmayı ve bir şeyler izlemeyi bırakmıştım. Zamanımın işten kalan kısmında, büyük oranda koşuyor ve az bir zamanı da kitap okumaya ayırıyordum. Yarışa iki ay kala; sinemaya gitmeyi, arkadaşlarımla vakit geçirmeyi ve bunlar gibi hayatın diğer kıymetlerini hep ileriki bir tarihe ertelemiştim. Çevremdekiler büyük bir fedakarlık göstermiş ve beni kendi halime bırakmışlardı.

Şubat ayının sonlarına doğru yorgunluğumu üstümden atamaz duruma gelmiş ve sürantrene olmakla olmamak arasındaki ince cizgiye varmıştım. Bir şekilde bu durumu önceden farkedebilmiş ve tam tükeneceğim sırada antrenmanlarımı azaltarak toparlanmaya geçmiştim. O dönemi hızlıca atlatabildiğim için şanslıydım.

Mart ayı geldiğindeyse tüm dünyayı tehdit eden Koronavirüs ülkemize de bulaşmıştı. Sanırım herkes gibi benim de sinirlerim bozulmaya başlamıştı ama koşabildiğim sürece psikolojimi sağlam tutabiliyordum. En azından bana öyle geliyordu. Lakin Mersin Maratonu’nun iptal olması tüm dengeleri değiştirdi.

Okumaya devam et “Sürantrene Olmam Kaçınılmaz Bir Sondu”

Maraton Zombileri Nedir Ve Hangi Zamanlarda Görünür?

Bir maraton koştuğunuzda, büyük ihtimalle sonraki birkaç gün doğru düzgün yürümekte zorluk çekersiniz. Özellikle dizlerinize bağlanan büyük kas kütleleri işlevlerini yerine getiremez. Et kesiği deriz ya, işte durum bu. Merdivenin başına gelince önce söylenirsiniz sonra hızlıca strateji geliştirip korkuluklara sarılarak iner çıkarsınız. Dizlerinizi kırmanız çok acı verir bu sebeple bacaklarınızı sürükleyerek ilerlersiniz. Yürürken dengenizi koruyabilmek için de abartılı derecede dik durur ve adımlarınızı garip garip atarsınız. Bu durumda filmlerde gördüğümüz zombilerden farkınız kalmaz.

Bazı zamanlar bu kişilerin sayısının bir hayli arttığını fark etmiş olabilirsiniz. Böyle bir durumda, bulunduğunuz bölgede bir maraton düzenlenmiş olduğu sonucuna varmamız gayet normal. Hele ki katılımcı sayısının elli bin ve üzerinde olduğu büyük şehir maratonlarını hayal edin. Ertesi gün, şehir maraton zombilerinden geçilmez olur.

Okumaya devam et “Maraton Zombileri Nedir Ve Hangi Zamanlarda Görünür?”