Neredeyse bir yıl oldu. Bu yarışa ait yarış raporunu yazmayı bu kadar zaman beklemiş olmamın sebebi; yazdıklarım arasında en iyisinin bu rapor olmasını istememdi. Ama ne yazık ki halen istediğim seviyeye gelebilmiş değilim. Bu yarışın 2019 edisyonu, bu hafta sonu koşulacağından daha fazla beklemek istemiyorum. Anlatılması gereken çok şey var. Yeni katılacak olanların bilmesi gereken veya dikkat etmesi gereken birkaç hususu paylaşmam faydalı olabilir…
Yarıştan önceki gece açık alanda yapılan makarna partisi çok keyifliydi. Geç saatlere kadar arkadaşlarla beraber orada vakit geçirmiştik. Varillerin içinde yakılan odun ateşinin etrafında toplanıp sohbet ettik. Vaktin nasıl geçtiğini ve havanın ne kadar soğuduğunu fark etmemiştim. Rüzgar bir saat boyunca sırtıma vurmuştu. Ateş başında olduğumuz için ortamın sıcaklığı beni yanıltmıştı. Kendimi böylesi bir duruma nasıl sokabildiğimi hala aklım almıyor. Ertesi gün koşacağım yarışın heyecanıyla olsa gerek bütün geceyi açık havada tişörtle geçirmiştim…
Sabah, belimden boynuma kadar uzanan, bıçak yarası gibi bir acıyla uyandım. Zorlukla yatakta doğrulup, acının dinmesini bekledim. Bir iki dakika sonunda acı dinmemiş ve hareket etmeye çalıştığımda da gittikçe artmıştı. Yarışa dair en ufak bir heyecan kalmamıştı içimde zira başlangıç çizgisine ulaşamadan yarış benim için bitmişti.
Kolay kolay pes eden biri değilim. Vakit henüz erkendi. Gün ağarmadan uyanmıştım ve yarışın başlamasına daha iki saat vardı. Neler yapabileceğimi düşünmeye başladım. Sıcak bir duş iyi gelebilir miydi acaba? Hafif hafif esnetme hareketleri yapsam? Aklım bunlar gibi daha birçok fikirle dolmuş ve adrenalinin etkisiyle vücut sıcaklığım artmaya başlamıştı. Sıcak işe yarayabilir gibi gelmeye başladı. Gücümü toplayıp güç bela banyoya kadar yürüdüm. Hareket ettikçe rahatladığımı hissetmeye başlamıştım. Bu durum bana daha da cesaret verdi; hala bir şansım olabilirdi.
Kaynar suyun altında aldığım duş ani bir rahatlama yarattı. Vakit kaybetmeden kurulanıp sıkıca giyindim. Giyinirken yaptığım hareketler daha da rahatlamamı sağlamıştı. Odanın içinde hafif esnemeler yaparak acıyı daha da dindirmeye çalıştım. İşe yaramıştı. Rahatlıkla eğilebiliyor, yürüyebiliyor ve hatta koşabiliyordum.
Yanımdaki arkadaşlarımın hiçbirine bu durumdan söz etmedim. Beni koşmaktan alıkoymalarını istemiyordum. Zaten koşamayacak olursam istediğim zaman bırakabilirdim. Duracağım yeri bilmek hususunda kendime güveniyordum. Yarış alanına vardığımızda ise çok çok daha iyiydim ve en ufak bir sıkıntı hissetmiyordum. Koşacaktım. Hatta yarış planımdan hiç ödün vermeden koşacaktım. Tek problem bu telaşın içinde hiçbir şey yiyip içmemiş olmamdı. Bu durumda ikinci kontrol noktasına kadar jellerle gidip orada kısa süreliğine durmak kararıyla, kendimi yatıştırdım.
Başlangıç kalabalıklaşınca kendime uygun bir yer buldum. Ortalardaydım ve etrafımda bir sürü insan olmasına dikkat ettim. Böylelikle sabahın soğuğunu pek hissetmeyecektim. En azından yarış başlayana kadar kendimi korumam iyi olacaktı.
Güneş yavaş yavaş doğduğunda başlangıç için komut verildi. Saat tam 7:00’dı. Sakin bir şekilde yokuşa tırmanarak yarışa başladık. Derece yapmak düşüncesindekiler daha ilk yokuşta hızlanarak ileride daralacak yolda kendilerine yer bulmak için acele ettiler. Ben sakin başlamayı uygun buldum. Birkaç kilometre sonra yokuş inişli çıkışlı bir patikaya bağlandı. Yol burada daraldığı için yavaş koşucularla beraber hareket etmeye başladık. Grubun hızı iyiden iyiye düşüyordu, bu sebeple sağdan soldan geçmeye çalışanlara eşlik ettim. Patikaya paralel olarak ilerlemeye başladık. Fazladan efor sarfediyorduk ama yine de ilerleyebiliyorduk. Bu durum bir süre sonra sona erdi. Yol genişledi ve herkes kendi hızını tutturdu. Burada belki üç-beş dakika kaybetmiş olabilirim ama kendimi gereksiz yere de yormamıştım. Şayet derece yapmayı düşünmüyorsanız bu bölümü çok dert etmeniz gerekmez. Hatta son dönemde, koşucuların hızlarına göre bir ayrıma gidileceğine dair bilgiler edindim. Şayet bu düzenleme yapılabilirse böylesi bir sıkıntı tekrar yaşanmayacaktır.
Bir saat kadar toprak yollarda koştuktan sonra kısa bir tırmanışla İbrahimpaşa Kontrol Noktasına (KN) geldik. Küçük bir alandı ve hemen dolmuştu. Burada hiç durmadan geçip yoluma devam ettim. Gittikçe hızlanıyordum.
Önümde üç kişilik bir Rus ekibi koşuyordu. Oldukça hızlı ve koordineliydiler. Göremeye doğru, dar patikalardan ilerlerken onların peşine takıldım. Ağaç köklerini, çalıları ve kayaları aşarak süratli bir şekilde ilerledik. Kalabalık halde koşmaya bayılıyorum, bu sebeple yarıştan çok keyif almaya başlamıştım. Ama göremeye gelene kadar tuvalet ihtiyacım doğdu, onlardan ayrılıp yakındaki camii’nin tuvaletini kullanmak için durdum.
Sonrasında hızlıca Güvercinlik Vadisine girdim. Hafif bir tırmanış başladı. Burada onları yakalama şansımın olmadığını biliyordum ama Uçhisar’a çıkışta belki yakalarım umuduyla daha da hızlandım.
Tahminlerimde yanılmamıştım. Önden gidenler tırmanışta ciddi anlamda yavaşlamış ve patikayı tıkamıştı. Hiç tereddüt etmeden paralel bir patika oluşturup hızla tırmanmaya başladım. Birçok insan da beni takip etti. Bazı yerlerde patikayı birleştirmemiz gerektiğinde iki kişinin rahatlıkla koşabildiğini fark ettim. Sonrasında arkamdan gelen kalabalığa yol vermeye başlayanlar da oldu. Uçhisar çıkışının sonuna doğru yol genişledi ve son sürat ilerlemeye devam ettik.
Uçhisar bölgenin en yüksek noktalarından biridir. Kontrol noktasına yaklaşırken koşmak neredeyse mümkün değil. Manzaranın da tadını çıkaracaksanız, tam olarak o yer burası! Hızlı hızlı yürürken birkaç fotoğraf çekmeyi ihmal etmedim.

Planladığım gibi burada bir süre durup bir şeyler yiyip içtim ve sularımı doldurdum. Tepenin diğer tarafından çok dik bir yamacı, kaya kaya indim. Patika üzerinde birkaç derin obruk da dikkatimden kaçmadı. Burasının beni gerçekten ürküttüğünü itiraf etmeliyim. Bu bölümde çok çok dikkat edilmeli.
Sonrasında koşabileceğiniz çok uzun bir yol var. Hafif iniş ve çıkışlar eşliğinde kurumuş bir dere yatağına indik. Zemin yumuşaktı ama buralarda ciddi anlamda hızlandım. Sonrasında Göreme KN’ye kadar koşabildiğim kadar koştum. Bu noktada sularımı tekrar doldurdum çünkü uzun bir süre kontrol noktası olmayacaktı. Güneş iyice yükselmiş ve hava ısınmaya başlamıştı, temkinli olmak yerinde olurdu.

Yarış benim için bu noktadan sonra başladı. Neredeyse hiç tırmanış olmadan Göreme Açık Hava Müzesine kadar koştum. Burada başlayan tırmanış orta eğimdeydi ve uzun sürdü. Dolana dolana “Kaya Kamp” noktasından çıktık. Uzun süre düz sayılabilecek toprak bir yolda tek başıma koştum. Etrafımda kimseler kalmamıştı. Ağaçlardan ve vadi içinde bulunmamdan dolayı havanın sıcaklığından etkilenmemiştim. Burada iyice hızlanmış olsam gerek ki önümde ilerleyen bir grubu yakalayıp geçmeyi de başardım.
Kısa parkur ile diğer parkurların ayrıldığı yol ayrımından sonra dağın eteklerinde bir inip bir çıkarak ilerledik. Bu bölümü de son derece tehlikeli buldum. Doğrudan güneş altında kalmıştık. Fizik kanunlarıyla dalga geçer gibi 45-50 derecelik bir açıyla yan yan koştuğumuz oluyordu. Susuzluk ve güneş insanın başını döndürebilir, diyerek bu bölümde yavaşladım ve çok dikkatli koştum. Şayet bir kaza olsa muhtemelen müdahale edilmesi saatler sürebilecek bir alandan bahsediyorum.
Neyse ki kazasız belasız Çavuşin KN’ye ulaştım. Sonrasında çok dik bir tırmanış olduğunu bildiğimden burada biraz soluklanıp, güç topladım. Benim için yarışın son bölümüydü burası. Bir daha durmamak üzere oradan ayrıldım.
Tırmanış hayal ettiğimden uzun sürdü. Tepeye ulaşınca karşıma bir tırmanış daha çıktığını görünce hayal kırıklığına uğramadım değil doğrusu ama o tırmanışı da hızlı hızlı geçtim. Artık tamamdır demiştim ki… Bir tırmanış daha çıktı. Üçüncü tırmanışa güç saklamamıştım. İşin doğrusu kalan gücümle koşmayı planlıyordum ama üçüncü yokuş beni silkeledi.

Akdağ KN’ye doğru inişe geçerken bacaklarımı orada bırakmıştım sanki. Bu noktada durup durmamak hususunda kararsızdım ki gücümü tekrar toplamayı başardığımı hissettim. Son bölümdü ve bir an önce bitirip otele gitmek hayaliyle kendimi motive etmeye başladım. Sıcak duş, sıkı bir yemek ve bacaklarım havada uzanıp yatmak düşüncesi beni mutlu ediyordu. Koştum. Koşabildiğim kadar koştum.
Yarışın sonlarına doğru en ufak bir eğim dahi bana dik yamaçlar gibi gelmeye başlamıştı. Hafif iniş çıkışların olduğu bu bölümde, kısa parkur koşucularıyla karşılaşmaya başladık. Gördüklerim, bana ne kadar enerji dolu geliyordu anlatamam. Özellikle eğimlerde yanımdan süratle geçiyor gibiydiler. Ayaklarımı sürüye sürüye gidiyordum. Saatim mesafeyi 63 kilometre göstermeye başlamıştı. Koşunun bitmiş olması gerekiyordu ama Ürgüp görünürde yoktu.
Otoyola çıkınca yolun bayır aşağı devam ettiğini ve Ürgüp şehir merkezine yaklaşmış olduğumu fark ettim. Bu, son kilometre anlamına geliyordu. Kendimi yokladım, daha hızlı koşabilirdim. Kalan tüm gücümle hızlanarak ilerledim. Başlangıç çizgisinden geçer geçmez duyduğum tarifi mümkün olmayan sevinci anlatamam. Saatler önce bu yarışı koşup koşamayacağımdan endişeliydim. Yaptığım bunca hazırlık boşa gidebilirdi. Bu kadar yolu boşu boşuna gelmiş olabilirdim. Ama çok şükür güçlü bir şekilde bitirebilmiştim.
Bu yarış benim için 8 saat 10 dakika sürdü. 433 Kişinin bitirdiği bu parkurda 85. oldum. Kendi kapasitemi aştığımı düşündüğüm nadir koşulardan biri oldu. Yarışmaktan çok bitirmeye odaklandığım için çıkan sonuçtan çok memnundum. Kapadokya’yı az çok biliyordum ama patika koşuları konusunda tecrübem olmadığı için nelerle karşılaşabileceğimi de bilmiyordum. Bu yarışa, sadece yazılanlardan öğrendiklerimle katılmıştım. Sürprizle karşılaşmamış olmamı tecrübelerini paylaşan kıymetli insanlara borçluyum. Onlar sayesinde bu yarışı keyifle koşup, bitirebildim.
Ertesi gün, ödül töreninden önce, çocukların koşusunu izleleyince keyfim daha da iyi bir hale geldi. Çocukları izlerken bunca yıl geçtiğim yolları düşündüm. Herkes gibi o yaşlarda ben de yerimde duramazdım. Bitmek tükenmek bilmeyen enerjimin zaman içinde nasıl benden uzaklaştığını düşündüm. Hep çocuk kalmak lazımdı, çocuk kalabilmek için de hep koşmak. Koşuyu daha da çok sevdim.
“Salomon Cappadocia Ultra Medium Trail 63K CMT 2018” için bir yanıt