Türkiye’nin en iyi yarı maraton parkuru. Sıfıra yakın irtifa kazanımı, mükemmel asfaltlanmış yolu, şehir içi ulaşım kolaylığı, ideal hava şartları ve iyi çalışan organizasyonu ile şu ana kadar koştuğum en iyi parkur burasıydı. Trabzon’da ilk defa koşacağım için parkuru bilmiyordum. İki “U” dönüşü olması parkurun zor olacağı ön yargısına varmama sebep olmuştu. Hep dinlediğimiz, eski parkurun efsaneleşmiş, dik tırmanışlı son kilometresi de cabasıydı. Henüz Şubat ayında olduğumuz için de hava şartlarının kötü olabileceği ihtimalini gözardı etmemiştim. Yani Trabzon, hızlı bir antrenman koşusu olsun yeter diye düşünmüştüm. Böyle düşündüğüm için pişmanım. Sezon açılışı olarak planladığım bu yarışta en iyi süremi elde edebilirmişim.
Trabzon Yarı Maratonu, yarış takvimime geçen ay girdi. Arkadaşlarımın bu yarışa katılacağını öğrenince, ben de katılmaya karar vermiştim. Hedef yarışım İstanbul Yarı Maratonu olacaktı ve bu yarış bir ay öncesinde iyi bir hazırlık yarışı olabilirdi. Bu bağlamda parkurun veya bir başka etkenin önemi yoktu benim için. Hemen kaydolup, antrenman programımı bu yarışa göre şekillendirdim.
Cuma akşamı buluşup, otobüsle yola çıktık. 14 Saat süreceğini tahmin ettiğimiz yolculuk biraz gözümü korkutmuştu. Yol yorgunluğunun ardından yarış koşmak her zaman zor benim için. Otobüs yolculuklarında uyuyamıyorum. Uyuyabilirsem de bölük pörçük uyumak beni daha da fazla hırpalıyor. Bu yolculuk da farklı olmadı. Cumartesi sabahı Trabzona vardığımızda halsiz ve kırgındım.
Otel’e yerleştik ve ardından yarış numaramızı almak için fuar alanına doğru yola çıktık. Şehir merkezinin yüz ölçümü küçük olduğundan, bizim gibi mesafelere alışık insanlar için her yer yürüme mesafesiydi. Şehri geze geze Trabzon Meydanı’ndaki fuar alanına gittik. Fuar alanında yöresel ürünlerin tadına bakıp, dostlarla bir araya geldik. Hızlı bir şekilde yarış numaralarımızı alıp, nereleri gezebileceğimizi araştırmaya başladık. Kısa zamanda gezilebilecek en iyi yer Kızlar Manastırı’ymış. Yürüyerek Trabzona hakim bir tepeye çıktık. Hava durumu gezmek için çok müsaitti. Şansımıza ne yağmur ne de soğuk vardı. Keyifli bir gezi oldu bizim için. Biraz tarihi mekanlara dokunduk, biraz da şehri yüksekten seyrettik.
Akşam üzeri, Aya Sofya yakınlarındaki küçük bir balık restoranında günü sonlandırdım. Artık ayakta duracak halim kalmamıştı. Yarınki yarış için iyi bir uyku çekmem şarttı benim için. Sanıyorum saat 20:00 gibi uyumuşum. Sabah 06:00’ya kadar da deliksiz uyudum.
Gücüm ve keyfim yerine gelmişti. Kahvaltı olarak iki muz ve birkaç kuru pasta yeterli oldu. Hazırlanıp, 3000 metre koşacak arkadaşlarla birlikte otelden ayrıldım. Başlangıç noktası da yakın bir mesafedeydi. Sabahın erken saatleri olduğu için hava soğuktu, tabii. Eşyalarımızı emanete bırakmak problem olmayacağı için sıkıca giyinmiştik.
Başlangıç alanına ilk varanlar bizlerdik sanki. Ortalıkta pek sporcu yoktu. Alanda bir ileri bir geri yaparak vakit geçirdik ve bir taraftan da üşümemek için hareket halinde kalmaya çalıştık. 3000 Metre koşusu, saat 09:00’da başlayacaktı. Son yarım saat kala ortalık kalabalıklaştı. Herkes tam vaktinde yerini aldı ve yarış çok hızlı bir tempoyla başladı.
Beraber geldiğimiz arkadaşlarımızdan ikisi bu mesafeyi önlerde bitirdi. Tabii olarak çok keyiflendim. Pozitif bir hissiyatla, kendi yarışım için başlangıç çizgisinde yerimi aldım. Ortalarda bir yerdeydim. Türkiye’nin her bir köşesinden gelen iyi koşucuların olduğunu biliyordum. Yarışın ortalama bitirme süresinin bir hayli yüksek olacağını tahmin edebiliyordum. Ayrıca katılımcı sayısı da çok fazla değildi zaten.
Yarış tam vaktinde başladı. Başlangıç çizgisinden geçmem 30 saniye sürdü. Tahminimden daha da gerilerde kalmış olabileceğimi düşündüm. Ya da ben başlangıç çizgisinde beklerken önüme birkaç yüz kişi daha geçmişti. Neyseki insanlar sağda ya da solda öbekler halinde ilerliyordu. Karşımda rahatlıkla koşabileceğim bir koridor oluşmuştu. Ben de bu durumu avantaja çevirip hızlandım. İlk kilometre geçişim planladığımdan çok hızlı olmuştu. Daha sonra bunun acısını çekeceğimi bildiğimden ikinci kilometrede yavaşlayıp, planladığım hıza indim.
Birkaç kilometre sonra herkes kendi yerini bulmuş ve ahenk içinde koşmaya başlamıştı. O zamana kadar parkurun ne kadar iyi olduğunu fark etmemiştim. İlerde kesin bir yokuş veya olumsuz bir şey vardır diyerek çok sevinmedim.
Hava güzeldi. Rüzgar vardı ama koşumu engellemiyordu. Üşümüyordum ve sıcaktan da bunalmıyordum. Yol, düz bir şekilde devam edip duruyordu. O beklediğim yokuşlar hiç karşıma çıkmadı. İlk “U” dönüşünde parkurun tamamını görmüş olduğumun farkına vardım. Parkur harikaydı!
Biraz daha hızlanıp parkurun kıymetini bilmeye karar verdim. Planımın dışında hızlanmaya başlayıp ilk turu kuvvetli bir şekilde bitirdim. İkinci tura başladığımda biraz yavaştan alıp, gücümü sona saklamaya karar verdim. Çünkü en iyi süremi elde etmek için çok geçti artık. Bu sebeple kendimi gereksiz yere tüketmek istemedim.
İkinci ve son kez “U” dönüşünden döndükten sonra kalan gücümü kullanmaya başladım. Bir miktar güneş çıkmıştı ama sona doğru gidiyordum ve artık bir önemi kalmamıştı. Hızımı sabitleyip devam ettim.
Bu arada farkında olmadan hep aynı insanlarla koştuğumu fark ettim. Onlar da benimle beraber hızlanıp yavaşlamışlardı. Ben de bu durumu bozmayıp onların hızlarına göre kendimi ayarladım. Sanıyorum 5. kilometreden sonra, ta ki yarışın sonuna kadar beraberdik.
Son kilometrelerde 3000 metre koşan arkadaşlarımdan biri bize katılıp destek vermeye başladı. Sona yaklaştıkça tükenmeye başlamıştım tabii. Bu bağlamda beni sürükleyen birinin olması çok iyi oldu ve bu sayede hızımı koruyarak yarışı tamamlayabildim.
Planladığım süreden beş dakika daha iyi koşmuştum. Bu hem iyi hem de kötü bir durum. İyi oldu çünkü keyiflenmeme sebep oldu. Kötü oldu çünkü sonraki hafta için planladığım antrenmanlarımı muhtemelen yapamayacaktım. Bunlar sonra düşünülecek şeyler diyerek saatimin süre göstergesinden çıkıp kapattım.
Yarıştan sonra aşağı yukarı beş dakika boyunca öksürüp durudum. Ciğerlerim yanıyordu. Hava o kadar da soğuk değildi ama belki de farkında olmadan soğuk rüzgar yemiştim. Hemen otele gidip toparlandım.
Öğleden sonra, usta atletlerle bir araya gelip, beraber yemek yedik. Lütfedip eski yarışlarını anlattılar, bizler de keyifle dinledik. Mütevazı bir şekilde rekabet halinde kalabilmelerini ve diğer yandan birbirlerini gerçekten seviyor olduklarını görmek, doğru yerde olduğum kanaatine varmama sebep oldu. Okumak beni ehlileştiriyor, koşmak ise medenileştirmekte. Aslında bunun tam tersi olması gerekir diye düşünürüz hep. Benim için doğrusu budur gibi görünüyor…
Tebrikler, ayağınıza sağlık.
BeğenBeğen
Çok teşekkürler.
BeğenBeğen
Son 3 yıl 100. olanların süreleri eskiden yeniye 96dk-99dk-93dk.O 5 dakikalık hedeften hızlı olmak ile denk gelmiş bu dereceler.
Madem o kadar başarılı bir organizasyon, onlara da alkışlar 👏 Ayaklarınıza sağlık.🏃♂️10 saatlik deliksiz uyku için bile otobüs yolculuğuna değer.
BeğenBeğen
Teşekkürler Fatih. Gerçekten de başarılı bir organizasyondu. Böyle bir yarışla karşılaşacağımı bilseydim hedef yarışım olarak Trabzon’u seçerdim. İyi bir yarı maraton süresi için aklımdaki parkur bundan böyle burası olacak.
BeğenBeğen