Eskişehir, yaşadığım şehre yakın bir il. Sakarya’da yaşıyorum. Bu mesafelerdeki yarışlara daha kolay ulaşabiliyor olmam benim için bir tercih sebebi. Lakin Eskişehir Yarı Maratonu, bir yarışı tercih etmemem için gerekli tüm şartlara sahip! Öncelikle çok sıcak bir zamanda yapılıyor. Ülkemizin en yüksek sıcaklık değerlerine ulaştığı Ağustos ayı sonunda. Sonrasında cumartesi günü yapılması kararlaştırılmış. Bu durum yol yarışlarında pek görmediğimiz bir tercih olmuş. Yol yarışları öğlene kadar bitebildiği için pekâlâ pazar günü yapılabiliyor. Cumartesi günü yarışın yapılacağı şehre gelirsin. Akşama kadar yer, içer ve gezersin. Akşam o bölgede konaklarsın ve sabah erkenden yarışını koşar, öğleden sonra da evine dönersin. Plan son derece basittir. Bu sebeple bu yarışı cumartesi gününe almak bence yanlış bir tercih olmuş. Tabii ki gidip gitmemek kişinin tercihi. Ben de son haftaya kadar gitmeyi düşünmüyordum. Bazı dostların daveti fikrimi değiştirdi ve bundan dolayı gitmeye karar verdim.
Gidecektim ama sıcağa karşı temkinli olmalıydım. En iyi süremi yapmaya çalışmayacak, sadece antrenman niyetiyle koşacaktım. Ağustos ayı çok sıcak geçiyor ve nem seviyesi yüksek seyrediyordu. İyice bunalmış ve zorlamamam gereken zamanları yaşıyordum. Antrenmanlarımı her zamanki gibi yapmaya ısrar etsem koşmaktan tamamen uzaklaşacak kadar bezebilirdim. Neyseki aklım başımdaydı. Antrenmanlarımın sürelerini ve şiddetini azaltmıştım. Klimalı ortamlarda çalıştığım için malesef yaz sıcağına adapte olamıyordum ama antrenmanlarımı kendime adapte edebiliyordum.
Yarıştan önceki gün işlerimin yoğunluğundan dolayı Eskişehir’e gidemedim. Yarış kitimi arkadaşlarımdan biri aldı. Cumartesi sabah erken saatte Sakarya’dan yola çıktım. Yarışa bir saat kala Eskişehir’e ulaştım. Hazırlıklarımızı tamamlayıp, dostlarla vakit geçirdik. Organizasyon alanı Sazova Parkı içinde geniş bir çimenlik alana kurulmuştu. Alanın çevresi markaların standlarıyla daha da renklenmişti. Parkın içindeki şato hemen yanı başımızda duruyor çekilen fotoğraflara harika bir fon oluyordu. Gruplar halinde fotoğraflar çekiliyor, sohpet edip anın keyfini çıkarıyorduk. Güzel bir hava vardı. Henüz ısınmamış ve nem oranı artmamıştı. Başlangıç için ideal şartlarda bir ortama sahiptik.
Son dakikalarda başlangıç çizgisine doluştuk. Yaklaşık 500 kişi kadardık. Her zamanki gibi kendime ortalarda bir yer buldum. İddialı koşmayacaktım ama ortalama bir hızda bitireceğimi öngörüyordum. Başlangıç işaretiyle çimenlik yoldan koşmaya başladık. Sakatlık olmamasını ümit ederek kendimi kalabalığın akışına bıraktım. Görünen o ki kimse toprak zeminde başlamaktan şikayetçi değildi. Zaten kısa bir süre sonra da asfalt yola çıktık.
Yola çıktıktan hemen sonra vücudum ısındı ve sıcağın etkilerini hissetmeye başladım. Bunun anlamı uygun bir hız bulup ilerlemem gerektiğiydi. Bir iki gereksiz hızlanmadan sonra sürdürebileceğim bir hız buldum.
Yolun sağı solu ağaçlarla kaplıydı. Bu ağaçlar koşuculara gölgelik sağlıyordu. Olabildiğince gölgede kalarak ilerlemeye devam ettim. Bu parkurun bir dezavantajı çok fazla sert dönüşler içermesiydi. Bu sebeple en iyi derecesi için gelenleri zorlayacağını düşünüyorum. Ben eğlence için geldiğimden dolayı bu dönüşleri dert etmedim.
Bir iki sert dönüşten sonra hafif tırmanışlarla karşılaşmaya başladık. Eskişehir düz bir ovada kurulmuş olmasına rağmen viyadükler ve tepelikler oldukça fazlaydı. Diğer yandan sıcak etkili olmaya başlamıştı. Yol boyunca ağaçların gölgesinde koşamamış olsak birçok kişiye yarış bıraktırabilirdi. Ağaçlar günü kurtardı diyebilirim.
Şehirdışından başlayan yarış geniş ve iyi asfaltlanmış ana yollardan şehrin merkezine doğru devam etti. Beypazarı semtinin içinde atılan kısa bir tur sonunda geldiğimiz istikamete doğru döndük. Beypazarı’nın tarihi evlerini ve arnavut kaldırımlı sokaklarını biraz görme şansımız oldu.
Geldiğimiz yönde geri dönerken bu sefer orta refüjdeki ağaçların gölgeleri bizi koruma altına aldı. Gölgelik alan geniş olmadığı için herkes tek sıra halinde koşuyordu. Kimsenin kimseyi geçmeye niyeti yok gibiydi.
Bir süre bu şekilde ilerledikten sonra 10K parkurunda koşanlarla birleştik. Dolayısıyla ortalık kalabalıklaştı. Fakat bu kalabalık çok uzun sürmedi. 21K ve 10K parkuru tekrar ayrıldı. Bizler dere kenarındaki yürüyüş yoluna yönlendirilirken 10K koşanlar bitiş çizgisine doğru devam etti. Dere kenarında yumuşak tartan zemin döşenmişti. Tekrar tek sıra olmuş bu zeminden maksimum faydalanmaya çalışıyorduk. Uzun bir süre dere kenarında koşup diğer kıyısından geri döndük. Bu süre zarfında gölge alan bulmakta hiç zorlanmadım. Güneş yakmaya başlamıştı ama çok etkilendiğimi söyleyemeyeceğim.
Tekrar ana yola çıktığımızda 10K koşucularıyla takrar bir araya geldik. Artık sona yaklaşıyorduk. Son kilometreler olduğu için bir miktar hızlanmakta mahsur görmedim. Son yokuşu da aştıktan sonra kendimi bıraktım. Ritimli bir tempo tutturarak hızla bitiş çizgisine doğru yaklaşıyordum. Geldiğimiz yoldan tekrar parka girdik. Haftasonu parka gezmeye gelenlerin tezahüratları eşliğinde parkın içlerine doğru ilerleyip çimenlik yola girdim. Toprak zemin hızlı koşmayı zorlaştırıyordu. Yolun sonuna gelmişken bir sakatlık olmasın diye düşünerek temkili bir şekilde ilerledim. Bitiş çizgisinden geçtiğimde saatime bakmak aklıma bile gelmedi. (Resmi sürem 1:50:00 olmuş.) Zira bir hedefim yoktu. Keyifli ve kazasız bir şekilde yarışı tamamlamıştım. Bu yarışta önemli olan sadece buydu.
Bu yarışa katılma sebebim olan dostlarla beraber olmak her şeyi gölgede bırakıyor. Ama malesef bu yarışın acısı da sonradan çıktı. Farkında olmadan sıcaktan ve/veya güneşten olumsuz etkilenmişim. Daha gecesinde kötü hissetmeye başladım. Sonraki günlerde de toparlanmam biraz zaman aldı. Ama yine de hoş geçirilmiş bir gün olarak anılarımda yerini almaya hakkı var bu yarışın.