Son Ayların Hikayesel Bir Değerlendirmesi

Son yazdığımdan bu yana dört yarış koştum. Bu yarışlarla ilgili henüz bir şey yazmadım. Ne zaman yazmaya başlasam yarım bıraktım. Bir şekilde devam etmemi sağlayacak motivasyonu bulamadım. Yakın zamanda bu yarışları da anlatacağım ama şimdiden pek istediğim gibi gitmediklerini söyleyebilirim. Ağustos’ta Eskişehir Yarı Maratonu’nu koştum. Sadece antrenman yarışıydı ve o niyetle de koştum. Fakat hava çok sıcaktı ve sonrasında kendimi çok yıpranmış hissettim. Toparlanmam uzun sürdü ve bir sonraki yarışım olan Kapadokya Ultra 63K’yı olumsuz etkiledi. Yetersiz antrenman sıkıntısı içindeyken, bu dönemde bir de belimi incittim. Yarışı koştum ama istediğim süreyle değil. Art arda kötü koştuğum iki yarış sonunda, kendimi toparlamam biraz zaman aldı.

Sonrasında Antalya Maratonuna hazırlanmaya karar verdim. Kasım ayının ilk günlerinden itibaren, Mart ayının ilk haftasına kadar sürecek sıkı bir program uygulamaya başladım. Aralık ayının son günlerinde Ankara Büyük Atatürk Koşusuna katılmam sürpriz oldu. Hiç böyle bir planım yokken son dakikada karar verip yarışa gittim. Antrenman programım kısa bir süreliğine sekteye uğradı ama yarışı çok iyi koşmayı başardım. Hiç hesapta yokken ve özellikle hazırlanmamışken harika bir yarış koşup en iyi 10K süremi elde ettim. Bu durum sonraki günlerde motivasyonumu yüksek tutmaya faydalı oldu. Kendimi çok iyi hissediyordum ve antrenmanlarım çok iyi gidiyordu. Ocak ayı benim için muhteşem bir ay oldu.

Şubat ayına geldiğimizde tam anlamıyla kondisyonum en üst seviyedeydi. Her şey yolunda gidiyordu ve bir sıkıntı yaşamamak için çok dikkatli oluyordum. Hiç beklemediğimiz bir anda bir doğal afet hayatımıza girdi. Stres, endişe, korku ve üzüntü tüm çevremi sardı. Sonra yavaş yavaş içime işledi. Koşmaya olan isteğimi kaybetmeye başladım. Performansım hızla düştü. Düşen performansımı kurtarmak için ısrarla çabaladım ve sonunda, yarışa bir hafta kala sağ dizimden bir “tık” sesi geldi.

Paniklememeye çalıştım ama yarışa çok az bir zaman vardı. En azından yarışı koşmak istiyordum. Bu sebeple ilaç tedavisi uygulayıp günü kurtardım. Yarışı koştum ve yarış süresince bir terslik yaşamadım. Ama istediğim hıza ulaşamadığım için hedeflediğim süreden de uzaklaştım. Yarıştan sonra perişan olan ayaklarım ve dizim bana zor günler yaşattı. Tabiri caizse yuvarlana yuvarlana bugüne kadar geldim.

Yarışın üstünden üç hafta geçti. Artık büyük oranda toparlandığımı sevinerek söyleyebilirim. Hâlâ yüzde yüz iyileşmiş değilim ama sanırım artık yeni baştan başlayacak gücü kendimde bulabiliyorum. Bu arada meraklıları için küçük bir ayrıntıyı paylaşmadan da geçmeyeyim. Bu geçen üç hafta içinde bol bol esnetme ve kuvvet antrenmanları yaptım. Tekrar spor salonunda ağırlık antrenmanları da yapıyorum. İlk hafta bir kez, ikinci hafta iki kez ve bu hafta da üç kez hafif tempo kısa koşularım oldu. Tam dinlenme yapmam daha doğru olabilirdi ama motivasyonumu kaybetmekten korktuğum için yavaş yavaş devam etmeye çalıştım. Bu iyileşme süresini kısaltmış bile olabilir, bilmiyorum.

Söylemek istediğim son şey, önümüzdeki günlerin daha aydınlık olacağına dair inancım olduğudur. Bedenim toparlıyor. Kalbim kırık ama böyle yaşamayı öğrendim. İncinen ruhum için yapabileceğim bir şey yok. Kötü günlerin hiç yaşanmamış olmasını sağlayamadığım gibi ruhum için de yapabileceğim bir şey yok. Çekilen acıları derinlere gömmeyi, 1999’da Adapazarı’nda öğrenmişti…

Kaynaklar: Kapak fotoğrafı Bess Hamiti tarafından sağlanmıştır.

Son Ayların Hikayesel Bir Değerlendirmesi’ için 2 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s