Sosyal medya kavramının hayatımıza girdiği ilk yıllarda, internet kullanıcı sayısı az ve kaliteli içerik oluşturma çabası vardı. Bu zamanlarda yazdığınız veya paylaştığınız bir şey ilgi görür ve meraklısına ulaşırdı.

Daha fazla insan sosyal medyada paylaşım yapmaya başladıktan sonra kendi kendinize konuşuyormuşsunuz gibi bir his oluşmaya başladı. Paylaştıklarınız daha az insan tarafından görülüyor ve meraklısı olmayan kişilere ulaşıyordu. Herkesin ortalama onlarca insanı takip ettiğini düşünürsek her paylaşımın görülme şansı da iyiden iyiye azalmıştı. Paylaşılan nesnelerin adedi çoğaldıkça, yetişmek için daha çok çabalamaya ve daha çok vakit harcamaya başlamıştık.

Bu sebeple zaman içinde sosyal medyayı kullanmayı bıraktım. Bıraktım diyorum ama kullanım süremi ciddi anlamda azalttım dersem daha doğru olabilir. Artık çok nadir paylaşım yapıyor ve paylaşılanlara çok nadiren bakıyorum.

Bu durum beni eski usul paylaşıma geri döndürdü. Kitap okumaya geri döndüm. Uzun zaman içinde paslanmış okuma alışkanlığıma tekrar bir ivme kazandırmış oldum, dolayısıyla bu durumdan memnunum.

Eskiden okumaya harcadığım zamanın bir kısmını yazmaya ayırırdım. Belki bu beynimin egzoz sistemi gibi bir şeydi. Okuyorsam birazda yazıyordum. Şimdilerde, okumaya ayırdığım zamanın artmış olması yine aynı ihtiyacı doğurdu. Bu sebeple blog yazmaya bilmem kaç sene sonra yeniden başlıyorum.

Edebi bir gayem olmayacak zira yeterince pişmiş bir okuyucu hala değilim. Ama bir yandan da yazma antrenmanı yapmakta bir mahsur görmüyorum. Belli bir amacım veya temam olmayacak. Sadece yazacağım, içimdem geldiği gibi ve canımın istediği zaman. Okumayı, seyahat etmeyi, sanatı ve koşu sporunu sevdiğimi düşünecek olursak; genel olarak bu konulardan bahsedeceğimi tahmin ediyorum. Bana bu girişimimde eşlik etmek, yazılarımı yorumlamak ve etkileşim içinde olmak isteyenlere kapım her zaman açık.

Sesinizin duyulmadığı sosyal medya zamanlarında, yeniden merhaba!

Kaynaklar: Image by 6689062 on Pixabay