Sürantrene Durumundayken Yaptıklarım 4. Güncelleme

Haberler iyi. Durumum her geçen gün daha iyiye gidiyor. En çok sevindiğim gelişmeyse antrenman yapma isteğimin büyük oranda geri gelmiş olması. Öğrendiğim kadarıyla bu durumu atlatamayıp sporu tamamen bırakan insanların sayısı küçümsenecek derecede değil. İtiraf etmeliyim; geçen ayki hissiyatım beni çok endişelendirmişti. Yavaş yavaş koşudan soğuduğumu hissediyordum. O günlerde her şeyin zamanla düzeleceği düşüncesine sarıldım ve negatif hiçbir düşünceyi aklıma sokmadım. Kendimi daha çok fiziksel olarak toparlamaya odaklandım. Zira biliyordum ki çıkıp koşabilirsem, keyfim yerine gelecekti.

Vücudumum toparlanması için az yiğip öz yemeğe çalışarak, iyi uyuyarak, yorulmadan canlı yürüyüşler yaparak, beni mutlu edecek işlerle meşgul olarak sabrettim. Az yiğip öz yemeğe çalıştım çünkü gerekli vitaminleri ve mineralleri eksiksiz almalıydım. Çok yemedim çünkü vücudumun sindirimle meşgul olmasını istemedim. Her ihtimale karşı multi vitamin takviyesi de aldım ve almaya devam ediyorum. Endüstriyel Gıda Takviyesi “Supplement” kullanmadım zira enerji sistemimi tembelleştirdiğini ve gereksiz yorduğunu daha önce tespit etmiştim. Sadece ve sadece bazı istisnai durumlarda kullanıyorum.

Konumuza dönecek olursak, dinlenmeye çok özen gösterdiğimden bahsetmeliyiz. Kesinlikle uykumdan feragat etmedim. Uyuyabildiğim kadar uyudum. Biliyoruz ki vücudumuz uyurken yenileniyor ve tedavi oluyor. Ben de bu durumdan maksimum derecede faydalandım. Gündüzleri ayakta durmaktan kaçındım. Mümkün olan her saniye oturup dinlendim. Bacaklarıma binen yükü ne kadar azaltırsam o kadar iyi hissediyordum. Akşam iş çıkışı eve yürüyerek dönüp kesintisiz 20 dakikalık canlı yürüyüşler yapıyordum. Bu yürüyüşler benim için “Toparlanma Antrenmanı” gibiydi. Yürüyüşlerden sonra bacaklarımı dinlendirip rahatlıyordum.

Sevdiğim işlerle meşgul olmaya çalıştım. İlk zamanlar sürekli kitap okudum. Ama isteksizlik halim kitapları da vurdu ve uzaklaştım. Arkadaşlarımla dahi görüşmek istemedim. Depresif bir hale sürüklendiğimin farkındaydım. Hayatı akışına bıraktım ve zamanın kendisiyle yarışmamaya çalıştım. Günden güne daha iyi hissetmeye başladığımdaysa gücüm yerine geldi. Problemlerimden uzaklaşıp, yapıcı düşüncelere odaklandım.

Psikolojim düzelir düzelmez araştırmalara döndüm ve yapabileceklerimi planlamaya başladım. Bir çıkış yolu bulana kadar birkaç kez denemek durumunda kaldım ama sonunda işe yarayan bir çözüm yolu buldum. Önceki yazımda bahsetmiştim. Çok düşük nabız değerleriyle koştuğumda fiziksel olarak bu durumu aşabilecek gibi görünüyordum. iki hafta sonunda artık her şeyin yolunda olduğunu söyleyebiliyorum. Düşük nabızda antrenman yapmak bende işe yaradı ve sürantrene durumundan kurtulmamı hızlandırdı.

Geçen haftadan itibaren antrenmanlarımda iki saatin üstüne çıkabilmeye başladım. İki saatten uzun koşabilmek her şey yolunda anlamına geliyor. Tabii ki kondisyon kaybına uğramışım ve hızım iki ay öncesine göre çok düşük ama yavaş yavaş hızlanmaya başladım. Her seferinde bir adım atmak gerek. Aceleye yer yok. İlk adım; tekrar iki saatin üstünde koşabilmekti. İkinci adım Sapanca Ultra’da 40 kilometrelik parkuru tamamlayabilmek. Sonrasında hızım için bir şeyler yapmaya başlayacağım.

Bilgilendirme: Yaşadığım sürantrenman durumundan, tamamen toparlanana kadar bahsetmeye devam edeceğim. Bu konuyu elimden geldiğince gözlemleyip, sizlere aktaracağım. Şayet ilginizi çekiyorsa bu konuda yazılmış tüm yazılarımı “Sürantrenman” etiketi altında bulabilirsiniz.

Kaynaklar: Andrea Piacquadio adlı kişinin Pexels‘daki fotoğrafı.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s