Sapanca Ultra Trail 40K 2020

Her şey yolunda gidiyordu. Ta ki 30. kilometrelerde yanlış bir yola sapana kadar. Aynı yoldan daha önce geçmiş olmanın ve yokuş aşağı gitmem gerektiği düşüncesinin verdiği rahatlık beni yanlışa sürüklemişti. Yanlış yolda gittiğimi fark ettiğimde ise önce dönmeye çalıştım. Peşimden gelmeye devam eden insanlar doğru yolda olabileceğim düşüncesine kapılmama ve yanlış yolda gitmeye devam etmeme sebep oldu. Verdiğim kararın hatalı olduğunu anladığımdaysa geri dönülemeyecek kadar ilerlemiştim. Ne iyi bir sürede tamamlama ihtimalim kalmıştı ne de o yokuşları geri tırmanacak gücüm. Son kontrol noktasını atlamıştım. Çaresiz, bitiş çizgisine gidip, yarışı bıraktığımı beyan ettim.

Aylar sonra tekrar yarış atmosferinde koşmak beni çok mutlu etti. Bitiş çizgisinden geçmemiş olsam da yine de mutluyum. Fiziksel ve mental açıdan kendimi toparlamam için bu yarışı koşmalıydım. Aylar süren pandemi önlemleri ve hastalık tehlikesi koşu hayatıma ağır bir darbe indirmişti. Silkinip yeni bir başlangıç yapmak için bir milada ihtiyacım vardı. Sapanca Ultra Maratonu 2020 edisyonu ihtiyacım olan miladı sağlam bir tokat gibi yüzüme vurdu. Artık parkurda kaybolmuşluğu olan ve bir yarışı bitiremeyip bırakmış biriyim. Tecrübe tecrübedir. Bunu da yaşamadan bir üst seviyeye geçmek belki de mümkün olmayacaktı.


Yarış sabahı 03:30’da uyandım. Hazırlanıp başlangıç alanına gitmek için iki saate ihtiyacım vardı. Hafif bir kahvaltı yapıp yavaş yavaş hazırlandım. Yarış sabahları strese girmek beni olumsuz etkiler bu yüzden acele etmek yerine erken kalkmayı yeğlerim.

Evden çıkarken saat 04:30’u gösteriyordu. Yarışa katılacağımız birkaç arkadaş tek bir araçla yola çıktık. Yarış alanına yakın bir yerde Kürek Sporu Müsabakaları da yapılmakta olduğu için otoparkta yer bulup bulamayacağımız endişesini taşıyorduk. Neyseki böyle bir problem yaşamadık. Daha çok erkendi. Koşuculardan başka kimse alana gelmemişti henüz. Hava karanlıktı ve hafif bir serinlik vardı. Sakin sakin hazırlanıp yarışın başlangıç alanına doğru yürüdük.

Başlangıç alanı pandemi kuralları doğrultusunda düzenlenmişti. İnsanlar birbirlerinden uzak noktalarda ve seyrek olarak beklemekteydi. Başlangıç sürelerimize göre belirlenmiş alanlara isimlerimizi okuyarak çağırıyorlardı. Malzeme kontrolü çok detaylı değildi, rastgele bir malzemeyi göstermenizi istiyorlardı. Sıra bize geldiğinde Acil Durum Battaniyelerimizi gösterip alana girdik.

Saat 5:34’te yarışa başladım. Beraberimde yaklaşık 10 kişi vardı. Bitirme sürelerimizi önceden belirttiğimiz için genel olarak herkes aynı hızda koşuyordu. Önce ağırdan başlayıp kalabalık koşmaktan uzak durdum. Birkaç kilometre sonra başlayacak tırmanışı düşünerek, tırmanış başlamadan önce biraz hızlanıp gruptan koptum.

Beklediğim gibi 4. kilometrelerde tırmanış başladı. Bu tırmanış oldukça dik olduğu için koşmak artık mümkün olmuyordu. Canlı adımlarla yürüyerek tırmanmaya başladık. Hava ılıktı. Sıcakla bir problem yaşamayacağımızı düşünüyordum. Tabii nem oranı arttıkça terlemeye başladım. Daha önce planladığım gibi mataramı elime alıp su içe içe tırmanmaya başladım.

Parkur bir noktada geçen yıldan farklı bir güzergaha döndü. Daha dik ama daha kısa olduğunu tahmin ediyordum. Gerçekten de öyle olduğunu 7. kilometrelerdeki su istasyonuna geldiğimizde anladım. Kolumdaki saat, yolun 500 metre kısaldığını göstermişti. Burada boşalan mataramı doldurup yola devam ettim.

Su istasyonundan birinci kontrol noktasına kadar 10 kilometrelik bir yol vardı. Bu yol ormancıların kullandığı dağ yollarından biriydi. Sağı solu ağaçlarla kaplı toprak yolun çoğunluğu yürüyerek tırmanış olarak geçti. Güneş iyice yükselmişti ama yine de havanın sıcak olduğunu söyleyemem. Doğrudan güneş altında kalmadığınız sürece ormanın serinliği bunalmanızı engelliyordu. Bu arada su içmeye devam ediyor bir yandan da sürekli terle su kaybediyordum.

Birinci kontrol noktasına geçen yıldan daha kısa sürede vardım. Kendi yiyeceğimi yanımda getirmiştim. Yeteri kadar suyum da vardı. Bu sebeple durmayıp yola devam ettim. Kısa bir yokuş daha çıktıktan sonra koşmaya başladık. Güneş ağaçların arasından ışıl ışıl parlıyor ve insanı mest ediyordu. Yüzünüze vuran güneş ışınları yüzünüzü ısıtıyor, gölgenin serinliği hemen arkasından geliyordu.

Bu manzaraya bir de dere eşlik etmeye başladı. Yaklaşık 7 kilometre daha suyun ve kuşların sesi eşliğinde koştuk. Geçen yıl Soğucak Yaylasına girip çıkmıştık. Bu yıl yaylanın girişine kurulan kontrol noktasına uğrayıp yola devam ediyorduk. Bu sebeple yol yaklaşık 500 metre daha kısalmıştı. Geçen yıl 3 saat 7 dakikada ulaştığım bu noktaya, bu yıl 2 saat 57 dakikada ulaşmıştım. Aradaki 10 dakikalık zaman kısalan yoldan kaynaklanmıştı. Demek ki geçen yıla göre aynı performansla koşuyordum. Kendimi de çok iyi hissediyordum. Bu sebeple kalan tüm gücümü kullanıp, daha iyi bir süre için kendimle mücadele etmeye karar verdim.

Yayladan sonra tamamen yokuş aşağı olduğunu bildiğim için kendimi bıraktım. Tek sıkıntı yolun geçen yıldan beri ciddi deforme olmuş olmasıydı. Düzgün toprak bir yol olarak hatırladığım bu güzergah, taş parçaları dökülmüş ve yer yer çamurlaşmış bozuk zemine dönüşmüştü. İstediğim kadar hızlanamıyordum ama yine de iyiydim.

Her şeyden önemlisi uzun zamandır yaşadığım kondisyon kaybı sona ermiş ve her şey eski halini almıştı. Mutluydum ve son sürat koşuyordum. Tabii ben o hızda koşarken yanımdan geçip gidebilen tanımadığım üç kişiye de saygılarımı iletmesem olmaz. Gerçi bu kişilerden birinin kim olduğunu biliyorum; Murat Kaya’nın eşi Svetlana’dı. O da kadınlar birincisi oldu. Yarışın başından itibaren birbirimize yakın sürelerde koşmuştuk. O, 4 saat 10 dakikada parkuru tamamlamış. Bu sonuçtan yola çıkarak, her şey yolunda gitseydi ben de 4 saat 15 dakikada bitirebilirdim diye düşünüyorum.

Her şey yolunda gitseydi diyorum zira bu noktadan sonra işler sarpa sardı. Sanırım 30. kilometrede sola dönmemiz gerekiyordu. İşaretleri takip ediyordum ama yol bayır aşağı devam ediyordu. Bariz bir dönüşü kaçırmış olmamı aklım almıyor. İşaretler eksik miydi, yetersiz miydi bilmiyorum. Bildiğim tek şey hiç bir şey görmeden yola devam ettiğim.

Belirli aralıklarla işaretleri kontrol ederek koşuyorum. Yine kontrol etmek istediğimde işaretleri göremedim. İşaretler bu yolda seyrekleşmişti zira yol dümdüz gidiyordu. Bunu anlayışla karşılıyordum. Dolayısıyla işaret görene kadar yola devam etmem gerektiğini düşündüm. Ama yeni bir işaret karşıma çıkmadı.

Hemen durdum ve arkama baktım. Dik ve uzun bir yol arkamda duruyordu. Yelkenleri suya indirmeden geri tırmanmaya başladım. Son işarete kadar dönüp yolumu bulacaktım. Derken bir başka koşucu yanıma geldi. Onu ikna edip geri döndürdüm. Beraberce geri tırmanmaya başladık. Bir başka koşucu daha geldi. Sonra birkaç koşucu daha.

Ben dönüşü görmemiştim. O da görmemişti. Bir diğeri de. İşaretlerin birileri tarafından toplanmış olacağını düşündük. Yol bayır aşağı gidiyordu ve gideceğimiz yer de bayırın aşağısındaydı. Yola devam etmeye karar verdik. Ben de bu kadar insanın yanılmış olamayacağına kanaat getirip, grupla beraber yola devam ettim.

Ana yola indiğimizde hata yaptığımızı anladım. Gitmemiz gereken 3. kontrol noktasını es geçmiştik. Her ne kadar bitiş çizgisine yaklaşmış olsak da bir kontrol noktasından geçmemiş olmak, benim için yarışın dışında kalmak demekti. Bazılarımız yola devam edip yarışı bitirdi ama ben bitiş çizgisinden geçmek istemedim. Zaten yolu uzatıp planladığım sürenin çok üstüne çıkmıştım hem de etik olarak doğru bulmuyordum. Yarış alanındaki görevliye gidip son kontrol noktasını kaçırdığımı ve bu sebeple yarıştan çekildiğimi bildirdim.

Keyif içinde bitiş çizgisinden geçememiştim ama bu yarışı da koşmuştum ve kendimce iyi bir sürede koşmuştum. Bunu bilmek benim için her şeyden kıymetliydi. Özellikle son iki aydır yaşadığım sürantrene durumunun tamamen bittiğinin kanıtıydı. Yeni bir dönemin başlangıcıydı ve yeni yarışların kapısını aralamıştı.

Yarış alanında diğer arkadaşlarla toplandığımızda, bizim gurubumuzdan bir kişinin daha benimle aynı rotayı takip ettiğini öğrendim. Bizden bir saat sonra tamamlayan bir başka arkadaşımızı da aynı yanlıştan birileri döndürüp, o yokuşu geri tırmandırmış. Oradaki sıkıntının ne olduğunu hala bilmiyorum ama bu kadar kolay yanlışa düşülecek bir nokta ise önümüzdeki yıl orada bir görevlinin bulunması iyi olacaktır. Yanlış yola sapmam hususunda kimseyi suçlayamam. Geçen yıl doğru yolda koşmayı başarmışken bu yıl yanlış yola sapmışsam bu benim problemimdir. O yokuşu geri tırmanmayıp doğru yola dönmemiş olmak benim tercihimdir. Tabii bu da bir ders oldu: bir daha böyle bir durum yaşarsam kesinlikle son işarete kadar geri dönüyor, ne olursa olsun kimseden etkilenmiyor ve bildiğimi okuyorum!

Organizasyon hakkında görüşlerim tamamen olumlu. Geçen yıl bu parkuru çok sevmiştim, bu yıl bir kez daha gönlümü fethetti. Pandemi döneminde dahi yarış organize edilebileceğini görmüş de olduk. Başından sonuna kadar alınan tüm önlemler bana güven verdi. Bundan sonra da bir yarışa katılmak hususunda hiç tereddütüm kalmadı. Bu organizasyonda emeği geçen ve bu yarışa katılan herkese çok teşekkür ederim.

Sapanca Ultra Trail 40K 2020’ için 5 yanıt

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s