Her yıl ülkemizin birçok yerinde Cumhuriyet Bayramı etkinliklerinin bir bölümü olarak, o haftanın pazar günü, Cumhuriyet Koşusu yapılır. Bu koşulardan bize en yakını Kocaeli Belediyesi tarafından İzmit’te düzenleniyor. Biz de bu günün önem ve hassasiyetine istinaden bu koşuya katılmak istedik.
Yalnız çok yorgundum, gerçek anlamda yorgundum. Gücüm o kadar azdı ki bir yerden bir yere gitmek için iki kere düşünmem gerekiyordu. Haftalar süren antrenmanların ardından, Kapadokya Ultra Patika yarışında 63K’lık parkurda koşmuştum. Sekiz saatin altında bitirmek için çok çabalamıştım ama malesef on dakikalık bir sapmayla bitirebilmiştim. Hedefim tutmamıştı ve tüm gücümü kullanmıştım.
Yarışın üstünden bir hafta geçmişti. Hafta içi iki kez kısa ve hafif toparlanma koşusu yapmıştım. Koşabileceğimi görmüştüm. Tüm yorgunluğuma rağmen hafif bir hızda dahi olsa on kilometrelik bu koşuda ben de koşabilirdim. Hiç tereddüt etmeden, yarışa birkaç gün kala kaydımızı yaptık.
Yarış pazar günü sabah 10’da başlayacaktı. Bizler de ekip olarak toplanıp 9’da Sakarya’dan yola çıktık. Yarış alanına varmamız yarım saat sürdü. Polis ekibinin yönlendirmesiyle, sporculara ayrılan otoparka aracımızı kolaylıkla park edebildik. Yarış Sekapark’tan başlayacaktı, bu iş için harika bir yerdir.
Ardından hemen başlangıç alanında yerimizi aldık. Belediye Başkanı’nın kısa süren konuşmasının ardından, koşu beş dakika geç olarak başladı.
İlk birkaç yüz metre arnavut kaldırımıydı. Bu tarz zeminler beni her seferinde zorlar. Zaten yere düzgün de basamazsınız. Kalabalığın kargaşası ise bu bölümü geçene kadar sürdü.
İlk kilometreyi atlattıktan sonra rolantiye alıp koşmaya başladım. Hava güzeldi; ne rüzgar vardı ne de soğuk. Güneş parlıyordu ama yakıcı bir tarafı da yoktu. Koşmak için ideal bir havaydı. Yarışa dinlenmiş olarak girebilseydim iyi bir 10K derecesi elde edebilirdim.
Uzun bir zaman mükemmel düzeyde asfaltlanmış bir zeminden ilerlemeye devam ettik. Sanayi bölgesine gelirken hafif bir yokuş çıkmamız gerekti. Üst geçitten kaynaklanan bir yokuştu bu. Burada biraz yavaşlamak zorunda kaldım ama durmadan devam edebildim. Fuar alanının etrafından dönerek sahile indiğimizde, toprak bir zeminle karşılaştık. Toprak zeminde koşmak parkuru renklendirmişti. Son iki veya üç kilometreye kadar kıyı şeridine paralel olarak koşmaya devam ettik. Kıyı şeridi sona doğru taş zemine döndü, bu bölümde daha da hızlanabildim. Lakin parkurun sonuna doğru, başında olduğu gibi yine arnavut kaldırımlı yolda koşmaya başladık. Zaten iyice yorgun düşmüştüm, denge sağlamak zorlaşmıştı. Bu da yetmezmiş gibi taş döşenmiş yol iyice tehlikeli olmuştu. Mecburen yavaşladım.
Bitiş takı görüldüğünde bitişe iyice yaklaşmıştım. Etrafımdaki diğer koşucularla dengeli bir hız tutturmuş ilerliyorduk bu sebeple daha fazla hızlanmaya çalışıp işi zora sokmadım. Kendi hızımla sakin bir şekilde yarışı tamamladım.
Yarıştan sonra makarna partisine katılıp bir şeyler yedik. Organizasyon tam teşekküllüydü. Masaj çadırları dahi vardı ve koşucular için her şey düşünülmüştü.
Tüm yorgunluğuma rağmen yarışı 45:38 ile bitirebildim. Sıralamada 352 kişi içinde 81’inci oldum.
Ertesi gün, antrenman niyetiyle çıktığım yarışta en iyi derecemi yapmış olmanın cezasını çekmeye başladım. Var olan son gücümü de kullandığımı bilmiyordum. Elbet bir gün toparlanırdım ama İstanbul Maratonu sadece iki hafta sonraydı!
Bilgilendirme: Bu yazıyı beğendiniz mi? Şayet beğendiyseniz, katıldığım diğer yarışlara ait bu tarz yazıları “Yarış Raporu” etiketi altından ulaşabilirsiniz.
“Kocaeli Cumhuriyet Koşusu 2018” için bir yanıt