Geçen hafta işten ve koşudan başka hiçbir şeyle ilgilenmek istemediğim bir hafta oldu. Ay sonu münasebetiyle iş yerinde yapılacak işler artmıştı. Mübarek Ramazan ayının gelişi de ayrı bir telaş yarattı. İş arkadaşlarımızdan biri de eksik olunca, gündüzleri hiç durmadan yapılacak işlerle ilgilendik.
Alışık olmadığım bir yorgunluk ve tükenmişlik hali yaşıyorum. Fiziksel yorgunluktan ziyade zihin yorgunluğu yaşadığımı söylersem daha doğru olur. Bu durum akşamları dışarı çıkmama engel oldu ve geceleri eve kapandım.
Evde de yapılacak işler ve uzun zamandır aklımda olan bazı meseleler vardı. Bu da bir fırsattı benim için. Evde daha fazla vakit geçirmeye başlayınca kenarda duran işler de gün yüzüne çıktı. Tüm hafta boyunca onlarla ilgilendim. Hali hazırda takip ettiğim bir antrenman programı da olmadığı için zaman zaman düzensiz koşular yaptım. Ama bu hafta itibariyle yeni bir programa başladığımı da hemen söyleyeyim.
İnsan kendini yorgun hissettiğinde yazmaya vakit ayırmak istemiyor anlaşılan. Akşam boşta kalınca biraz kitap okuyup, kitaplardan uzaklaşmamaya çalıştım. Ama iş yazmaya gelince aynı iradeyi kendimde bulamadım. Sanırım yazmak, okuma birikimiyle ortaya çıkan bir şey. Okumuyorsam yazmak istemiyorum. Daha da açacak olursak okumadığım zaman yazmaya çalışırsam yazılarım donuk ve boş oluyor. İtiraf edeyim, bugün bile yazılarımda akıcılık göremiyorum. İşte bu beni daha fazla okumaya teşvik ediyor.
Umarım bu haftayı da atlattıktan sonra hayatım normal seyrine dönecektir. Antrenman programı uygulamaya başladığımda hayatımda bu programa uyar hale geliyor genelde. Koşunun sevdiğim bir tarafı da bu, disiplin altında yaşamaya zorluyor sizi. Sevdiğiniz bir şeyi kaybetmekten korktuğunuz için daha sıkı sarılır oluyorsunuz ona. Koşuyla aramızda aşk ilişkisi gibi bir şey var herhalde.
Kaynaklar: Photo by rawpixel.com from Pexels