Papatya çok güzel bir çiçek. Kokusunu beğendiğimi söyleyemem ama çayını demleyip bir süre düzenli olarak içtikten sonra tadını beğenmeye başlamıştım. Çayını demleme fikri de televizyondaki bir programda faydalarını duyduktan sonra aklıma girmişti. Anlatıldığına göre yüzyıllardır tıp alanında tedavi edici bir kaynak olarak kullanılıyormuş. Uykuyu kolaylaştırıcı etkisi olduğunu da duyunca hemen ilgimi çekmişti.
İlk fırsatta aktara gidip küçük bir torba kurutulmuş papatya almıştım. Önce çaydanlığın demliğiyle demlemeye başladım. Papatya çayına tutkulu derecede bağlandığımda ise evimde üç çeşit papatya çayı ve onlarca demleme aparatı olmuştu.
İlk kez papatya çayı içtiğimde, tadının ve kokusunun saman gibi olduğunu düşünmüştüm. Zaman içinde önce kokusu normal gelmeye başlamış sonra da tadını sever olmuştum. Yatmadan önce bir ya da iki fincan içince rahatlıyor ve ardından mışıl mışıl uyuyordum. Hayat kalitemi arttırdığını söyleyebilirim. Yastığa başını koyar koymaz uyumak büyük lüks ve ben hayatım boyunca böyle bir lüksü yaşamamıştım. Papatya çayı resmen hayatımı düzenlemişti.
Akşam vakti çayı demlemekten çok keyif alırdım. Mutfağa dolan kokusunu içime çekmek bile beni sakinleştirmeye yetiyordu. Sonrasında bilgisayarın karşısına geçip birşeylerle oyalanırken yudum yudum çayımı içmek tarifi zor bir huzur veriyordu.
Gün boyu gerilen sinirlerim yavaş yavaş gevşiyor, oturduğum kanepeye gömüldükçe gömülüyordum. Gecenin ilerleyen saatlerinde yatma vakti geldiğinde, bedenim hiç itiraz etmeden yatağa yatıyor ve ben daha ertesi günü planlayamamışken uykuya dalıyordum.
Her güzelin bir kusuru olurmuş ya da her güzelliğin bir bedeli! Sabahları böbrek sancılarıyla uyanmaya başlayınca papatya çayı ile olan aşkımıza gölge düştü. İlk zamanlar papatyalarıma toz konduramadım. Onlardan bana böyle bir zarar geleceğine ihtimal vermiyordum. Gerçi hiç kimse de beni bu konuda uyarmamıştı. İç sesim fitne yayıyor diye düşünmüştüm.
Birkaç hafta sancılar içinde uyandım. Kalkar kalkmaz bol bol su içiyordum sancım diniyordu. Bir yandan da hangi doktora gitmem gerekir diye araştırmaya başlamıştım. Böbreklerimin iflas etmiş olabileceği ihtimali sürekli aklımı kurcalamaya başlamıştı ama hala kontrole gitmemekte direniyordum. İşlerim müsait olmadı, aklımda yapılacak şeyler vardı, elbet gidecektim işte…
İç sesimi dindirmek için bir akşam papatya çayı içmeden yattım. Sabah ağrım sızım yoktu. Tesadüf olmuş olabilirdi tabi. Hemen papatya çayını suçlamak saçmalık olurdu. Ertesi gün mutadım üzere çayımı demledim ve keyifle içtim. Evvelki gün zaten içmemiştim, bugün içip ertesi gün ne olacağına bakmak lazımdı. Yine sancılarla uyandım.
Bir gün içtim, böbreklerim ağrıyarak uyandım. Bir gün içmedim ağrım yoktu. Bir hafta sonra artık pes ettim. Çok sevdiğim, biricik aşkım papatya çayı beni yavaş yavaş zehirliyordu!
Bir daha çok nadiren papatya çayı içmişimdir. İçtiğim her bitki çayına karşı da tetikte olmuş ve bir iki günden fazla içmemişimdir. Eski insanlar bu bitkileri tedavi amaçlı kullanmış olabilirler ama keyif amaçlı içmedikleri kesin. Biz bu bitkileri sağlıklı diye keyif amaçlı içmeye başladık. Çok şükür geç kalmadan ama yine de zor yoldan zarar görebileceğimizi öğrenmiş oldum.
Papatya çayı içmeyi bıraktığımın ertesi günü kendime gelmiştim. Geriye en ufak bir sıkıntı kalmamıştı. Tedbir amaçlı bol bol su tüketerek böbreklerin toparlanmasını sağlamaya çalıştım. O günlerden bu güne bir daha hiç ağrı sızı hissetmedim.
Ucuz yırttığımı düşündüğüm bu tecrübenin başka insanlara da ders olmasını umuyorum. Siz siz olun bitki çaylarının kısa süreli tedavi amaçlı kullanılması gerektiğini unutmayın. Bu bitkiler hayatımıza siyah çay gibi giremediklerine göre uzak durulması tecrübeyle sabit demektir. Şayet siz de kötü bir tecrübe yaşamak istemiyorsanız, yaşadığım bu olay kulağınıza küpe olsun. Sağlıcakla kalın.
Kaynaklar: Image by congerdesign from Pixabay