Kyzikos Ultra Trail 30K 2023

Uzun süren bir kış mevsiminin ardından yaza Samsun’da bir yarışla merhaba demiştim. Dolu dolu bir yaz mevsimi geçti. Bol bol yarış koştuğum ve her fırsatta yeni yerler gördüğüm harika bir yaz geçirdim. İşlerim yoğundu ama yarışları bahane ederek neredeyse her ay farklı bir yere gidebildim.

Tabii ki zaman geçiyor ve yaz mevsiminin avucumuzun içinden kayıp gidişini izlemekle yetinebiliyoruz. O zaman, geldiği gibi gitmesini sağlayalım, son son Erdek’te Kyzikos Ultra Maratonu’nda* koşalım diye düşündüm ve bu bağlamda hafta sonu Erdek’te yaza veda ettim…

Her şey yolunda gitti. Erdek’te hava çok güzeldi. Yazın kavurucu sıcağı artık yoktu ama denize girebilecek kadar güneşimiz de vardı. Hani anlamışsınızdır zaten, yarış bahane. Hem gezelim, hem görelim, hem dinlenelim, hem de koşalım. Koşmayı sevenlerin genel felsefesi!

Bu yarışta çok kalabalık değildik. Cuma sabahı Sakarya’dan çıkıp doğrudan Erdek’e geldik. Küçük ve tatlı bir sahil kasabası olan Erdek, bizi hoş karşıladı. Zaten yaz mevsiminin son günleri olduğu için nüfusu oldukça azalmıştı. Muhtemelen yaz mevsiminde iğne atsanız yere düşmez olan sahil boyu sakin ve sessizdi. İkindi vakti başlayan meltem rüzgarları sağolsun, hava çok rahatlatıcıydı. Gece denizin iyotlu kokusunu gündüzleri de dağlardan gelen esintiyle zeytin ağaçlarının kokusunu alıyorduk. Kısacası geldiğimiz ilk dakikalardan itibaren Erdek’e geldiğimiz için çok mutluyduk…

Cuma günü kitlerimizi alıp, kasabada gezmekle meşgul olduk. İkindiden sonra yarım saatlik hafif tempo koşunun ardından denizin davetine icabet edip serinledik. Akşam yemeğinden sonra ise artık dinlenme zamanıydı.

Sabah altı gibi uyandım. Her zamanki beslenme rutinimin (Bir büyük boy muz, bir porsiyon Wup Carb3+ ve bir ölçek L-Karnitin.) yanında klasik bir kahvaltı da yaptım. Peynir, zeytin, kek, çırpılmış yumurta, çay, vs. Kahvaltıda yediklerime dikkat etmedim çünkü 30 kilometrelik bu yarışı antrenman maksatlı koşacaktım ve yarışın başlamasına daha uzun bir zaman vardı. Merak ettiyseniz söyleyeyim; sonradan bu şekilde beslendiğim için pişman olmadım. Yarış boyunca her şey yolunda gitti.

Kahvaltıdan sonra otelden ayrılarak başlangıç alanına doğru yola çıktık. Hafif tempo koşarak ısınmayı ve vaktimizi değerlendirmeyi düşündük. Çok değil sadece bir kilometre sonra sıkılıp ısınmayı bıraktık. Heyecanlı değildik ve bir iddiamız da yoktu. Zaten hafif tempo başlarız diye planlamıştık. İşin aslı çok tembeldik. Dün bütün gün yattık diye bugün de yatıp uyuyasımız vardı…

Neyse. Yarış tam vaktinde başladı. Deniz kıyısındaki küçük meydandan yola çıkıp kıyı şeridini takip ettik. Ortalarda bir yerden başlamıştım ve yanımdaki arkadaşımla sohbet ederek ilerliyorduk. Önümüzdeki kalabalığın ne kadar hızlı uzaklaştığına hayret ediyorduk. Saatimden o anki hızımıza baktığımda çok da yavaş olmadığımızı görmüştüm ama bunca insan ne diye bu kadar hızlı başlamıştı anlamamıştım. Daha yarışın başında oldukça gerilerde kaldığımızı söyleyebilirim. Uzun zamandır hiç bir yarışta bu kadar gerilerde kalmamıştım.


Sahil boyunda bir süre ilerledikten sonra kıyıdan ayrılıp dağlara doğru koşmaya başladık. Sadece birkaç kilometre sonra doğa bizi karşıladı. Şose yollar çok geçmeden kayboldu ve toprak yollarda koşmaya başladık. 5’inci kilometreden sonra da tırmanış başladı.

Bu yarışın eğim grafiğini incelediğimde; 5 ve 20 kilometreler arası sürekli bir tırmanış gözüme çarpmıştı. Bir önceki yarışımdan süre gelen pişmanlığımla batonlarımı yanıma aldım. Kullanmasam bile yanımda taşımayı düşünüyordum. İyi ki almışım. Batonlarımı açtım ve 21. kilometreye kadar da kapatmadım.

Batonlar ilk bölümde çok gerekli değildi aslında. Tırmanışın eğimi koşmaya müsait olduğu için batonlar bana sadece ritim veriyordu. Ama yine de tecrübe etmek için harika bir fırsat olduğunu düşünerek batonlarımı kapatmadım. Kendime makul bir hız tutturup yoluma devam ettim.

Parkurun bazı bölümlerinde yürümek zorunda kaldığımı hatırlıyorum. Tabii istenirse makul hızlarda hiç yürümeden koşmayı başarabilirsiniz ama son on kilometrede acısını çekmeniz muhtemel. Genelde çok uzun olmayan inişler ve çıkışlar birbirini kovaladı. Ara sıra tek kişilik patikalardan geçsek de parkurun büyük bir bölümü geniş toprak yollardan oluşuyordu. Bu durum iki kişinin rahatlıkla sohbet edip ilerleyebilmesini ve istenirse önünüzdeki koşucuyu rahatlıkla geçebileceğiniz anlamına geliyor. Yani arkadaşlarınızla beraber gurup halinde koşabileceğiniz bir parkur.

Bu arada kontrol noktasından durmadan geçtim. Beslenmem ve suyum yeterliydi bu sebeple vakit kaybetmek istemedim. Yarışın başında bizi geçen kalabalığı da hâlâ yakalayamamıştım. Hızlı başlayıp pes eden bir koşucuya da rastlamadım. Herkes son sürat yarışa devam etmiş. Yarışın sonuçlarına baktığımda ilk sıralarda hiç de sürpriz olmayan koşucuların isimlerini gördüm. Bu listede yol yarışlarından bildiğimiz profesyonel insanlarda vardı. Dolayısıyla hızlı bir yarış koşulmuş.

Ben kendi yarışımı koşmaya devam ettim. Planım; tırmanışı temkinli bir hızda bitirdikten sonra kalan tüm gücümle yokuş aşağı son 10 kilometrelik bölümü bitirmekti. 14’üncü kilometrede parkurun en dik yokuşu başladı. Aşağı yukarı iki kilometre kadar çok dik bir yokuş çıktık. Bu bölümde yürüdüm ama batonlarımın desteğiyle hızlı hızlı çıkabildim. Geçen 14 kilometreden sonra (ki son 10 kilometresi çıkış) bu bölümü koşarak çıkmak son derece zor ve gereksiz geldi bana.

17’nci kilometreye geldiğimizde bir kontrol noktasından daha geçtik. Bu noktada uzun parkurlarla ayrıldık. İşaretlemeler çok yeterliydi ama yine de görevliler her ihtimale karşı bu ayrım noktasında beklemekteydiler. Hemen sonrasında daha kısa inişler ve çıkışlar eşliğinde birkaç kilometre daha koştuk. Bu kısımda yoldan patikaya geçiş yapılan sert bir dönüş var. Saatim burada 19.7 kilometre gösteriyordu. Buraya geldiğinizde daha dikkatli olmanızı tavsiye ederim. İşaretlemenin yeterli olduğunu düşünüyorum ama burası gibi sert dönüşleri kaçırmak mümkün.

Bu kısım tek kişilik bir patikaydı. Sık bitki örtüsü yer yer patikaya uzanıyordu ama yolu veya geçişi kapatmıyordu. Burada hızlı koşabildim. Sonrasında tekrar toprak bir yola çıktık. Tırmanış bitmişti. Önümde uzanan toprak yol: “Batonları kaldırıp son sürat koşmanın vakti geldi.” diyordu.

Batonumu kaldırdım. Elimde kalan son iki tuz hapını ve bir jeli tükettim. Birkaç yudum su aldım ve kendimi yokuş aşağı saldım.

Yarışın sonunda bacaklarımın yokuş aşağı koşmaktan dolayı perişan olacağını tahmin edebiliyordum. Ama umursamadım. Sonuçta bu bir yarıştı ve planım son bölümü hızlı koşmaktı. Planıma sadık kalmak adına hızlanabildiğim kadar hızlandım.

Toprak yol zaman zaman hafif çıkışlar içerse de genel olarak koşulabilir derecede yokuş aşağıydı. Bunu olabildiğince avantaja çevirmeye çalıştım. Önümde kimse yoktu. Olan birileri de benimle aynı hıza ulaşabiliyordu. Kimseyi yakalayamadım, kimse de beni geçmedi. Bu şekilde ahenk içinde koştuk.

Tekrar yerleşim yerine indiğimizde pek yolumuz kalmamıştı. Hızımı korumaya çalıştım. Birkaç kavşaktan geçip sahile ulaştık. Sahile inince bitiş çizgisinin bulunduğu meydanda dalgalanan Türk bayrağını görmeye başladım. Çok yakındım. Kalan tüm gücümle koşmaya başladım.

Bitiş çizgisi ağaçlarla kaplı bir meydandaydı. Bu meydana girer girmez bir serinlik çarptı yüzüme. Son bir saattir güneş kendini iyice göstermişti ve sıcak etkiliyordu. Hızlanmış olmamla birlikte koşmak bir hayli zordu. Önce bu serinlik, ardından yarışın bitmesi, bir anda rahatlamama sebep oldu. Üstümden büyük bir yük kalkmıştı sanki.

Organizasyon alanında görevliler beni karşıladı. Madalyamı verdiler. İkramlarda bulundular. Ortam çok canlı ve bir o kadar huzur vericiydi. Ağaçların altında kendime bir yer buldum ve dinlenmeye çekildim. Arkadaşlar yarışlarını bitirene kadar da orada kaldım.

30 kilometre parkurunda koşan, ben ve arkadaşlarımdan bir derece çıkmadı. Diğer yandan 15 kilometre parkurunda koşan arkadaşımız İsa Yardımcı genel klasmanda birinci olmuş. Bunu kutlamak için (veya bahaneyle de diyebiliriz) doğruca denize girdik. İyice üşüyene kadar da denizin keyfini sürdük.

Ve böylece bir yaz mevsimi daha bitti…


Yarış Öncesi Ne Tükettim: Standart porsiyon klasik bir kahvaltı, Wup Carb3+ ve bir ölçek L-Karnitin.

Yarış Esnasında Ne Tükettim: 2 adet Wup orman meyveli enerji jeli, 45 dakikada bir 2 adet olmak üzere toplamda 6 adet Wup Boost Elektrolit tableti ve toplamda 1 litre su.

* Kyzikos: Balıkesir ilinin Erdek ilçesinde bulunan antik kentin adıymış. Bu yarış aynı zamanda Kapıdağ Ultra Maratonu diye de geçiyor.

Yorum bırakın