87. Büyük Atatürk Koşusu 10.5K 2022

Kasım ayı itibariyle dört ay sürecek bir maraton programına başlamıştım. Niyetim mart ayının ilk haftasında Antalya Maratonu’nda koşmaktı. Bu antrenman dönemi kış aylarına denk geldiği için herhangi bir antrenman yarışı planlamıyordum. Kış aylarında zaten pek fazla yol yarışı da yapılmıyor. Ben de bu sayede tüm enerjimi antrenman yapmaya harcayabiliyorum. Fakat bu yıl farklı bir gelişme oldu. 86 yıldır 27 Aralık’ta düzenlenen Büyük Atatürk Koşusuna katılımı artırabilmek için bu yıl 27 Aralık’a en yakın pazar gününde yapılmasına karar verilmiş. Bunu duyduğuma çok sevindim. Yıllardır bildiğim ama hafta içi bir güne denk geldiği için katılamadığım bir yarıştı. Hâlbuki yarışın mana ve önemine istinaden katılmayı çok istiyordum.

Türk Spor Kurumu, bu koşuyu Atatürk’ten özel olarak izin alarak, ilk kez Ata’nın Ankara’ya gelişinin 17. yıldönümüne rastlayan 27 Aralık 1936 tarihinde düzenlemişti. Büyük Atatürk Koşusu 1936 yılından bugüne düzenli olarak yapılmaktadır. Türkiye’nin en eski ve en prestijli koşusudur. Koşu 10.800m olup Dikmen Keklikpınarı mevkinden başlayıp, Ulus Vilayet konağı önünde sona ermektedir. Koşu parkuru dünyanın en zor yol yarışı parkurlarından biri olarak bilinmektedir. Şansıma 2022 yılında 25 Aralık Pazar günü yapıldı ve ben hayatımda ilk kez bu koşuya katılabildim.

Yarışın bir diğer farklı olan yönü de yarışın öğlen 14:00’te yapılıyor olması. Bunun sebebi Atatürk’ün Ankara’ya geliş zamanı olsa gerek diye düşündüm ama bu konuda herhangi net bir bilgiye rastlamadım. Neyse, bunun anlamı sabah Sakarya’dan yola çıkıp yarışa rahatlıkla yetişebileceğimizdi. Biz de öyle yaptık. Sakarya’lı birkaç sporcu hep beraber sabah Ankara’ya geldik. Kısa bir süre dinlenip kitlerimizi aldık ve yarışın başlayacağı Dikmen Keklikpınarı’na gitmek üzere tren istasyonuna yakın bir yerden servis otobüslerine bindik.

Otobüsler başlangıç alanına bizleri getirmekle kalmayıp, aynı zamanda oturup bekleyebileceğimiz bir sığınak oldu. Bunu iyi düşünmüşler. Zira hava çok soğuktu ve zaman zaman kar yağıyordu. Aralık ayının sonunda Ankara’da bu çok normal bir durum olsa gerek. Hazırlıklarımızı tamamlandıktan sonra otobüsü terk ettik. Yarışa yaklaşık 45 dakika kala ısınmaya başladık. Yanlarında geldiğimiz master atletler erkenden ısınmaya başlamanın daha doğru olacağına kanaat getirdiler. Hava gerçekten soğuktu ve kısa bir yarış olacağı için çok hızlı başlayacağımız kesindi.

Hafif tempo koşarak yarışın başlayacağı yere yakın bir mesafede koşmaya başladık. Yaklaşık yarım saat kadar koştuktan sonra birkaç depar atıp bacaklarımızı hızlandırdık. Başlangıç alanı erkenden dolduğu için bulabildiğimiz ilk yere kendimizi attık. Yarış çok kalabalık olduğu için peys kapılarının¹ açılması çok iyi olurdu. Böylece hızlı koşucular öne geçebilir yavaş koşucular da bir başkasına engel olmamış olur. Zira yarış başlar başlamaz önlerde bulunan kalabalık bir gurup dev bir pankart açmış ve ağır ağır yürüyerek arkalarındaki yüzlerce insanı şaşkına çevirmişti. Sağdan soldan sıyrılarak 500 metre kadar çabaladıktan sonra koşmaya başlayabildik.

Bu yarış tarihinde ilk defa bu kadar kalabalık ve tabiri caizse halka açık koşuluyordu. Bu gibi aksiliklerin olması muhtemeldi tabii. Ama umuyorum ki önümüzdeki yıllarda bu yarış uluslararası boyutlarda koşulur ve eksiksiz bir organizasyona dönüşür. Bunun olabilmesi için kesinlikle ve kesinlikle peys kapıları¹ ve peysırlara² ihtiyaç var. Dilerim bunlar önümüzdeki yıllarda değerlendirilir.

Yarışın neredeyse tamamı yokuş aşağı koşuluyor. Bu durum daha hızlı koşmamıza yardımcı olsa da buna alışık olmayan bacaklar kısa süre sonra koşamaz hale gelebiliyor. Bu sebeple ben de temkinli başlayıp en azından koşunun yarısını koşana kadar kendimi zorlamadım. Yarışın ikinci yarısında kalan tüm gücümle koşarak en iyi süremi yapmaya çalışacaktım.

Her şey yolunda gitti. Bacaklarımı koruyabildim ve hızımı giderek artırdım. Sadece askeri bir bölgenin yakınından geçerken oradaki sinyal bozucular yüzünden saatim saçmalamaya başladı. Yolda kilometre işaretleri de yoktu. Kaçıncı kilometredeyim ve hızım nedir bilmiyordum. Amacım ikinci yarıdan sonra tüm gücümle koşmaktı ama yarışın neresindeyim bilmiyordum. Doğrusu Ankara’yı bilenler için bir problem yoktu muhtemelen ama ben buralara tamamen yabancıydım.

Neden sonra geçen zamana bakıp yolun yarısını geçmiş olmam gerektiğini düşündüm. Kalan gücümle hızlanmaya başladım. Malesef sadece son 2-3 kilometre için hızlanabilmişim. Ama bu bile en iyi 10K süremi elde etmeme yetmiş. Tren istasyonu önündeki bitiş çizgisine yaklaşırken biraz daha hızlanmaya çalıştım ama ayakkabım kaymaya başladı. Daha fazla zorlamak istemedim. Kar yağışı durmuştu ve geride kaygan bir asfalt bırakmıştı. Hatta bazı sporcular bitiş çizgisinde kayıp düşmüştü. Ben de bir sakatlık yaşamak istemiyordum.

Bitiş çizgisi çok kalabalıktı. O kadar kalabalıktı ki depar atıp bitirmek tehlikeliydi. Bitiş çizgisinden sonra bırakılan mesafe de çok azdı. Burada biraz daha fazla alan bırakılması yerinde olur. Biz koşucular yarış boyunca oksijeni en üst seviyede kullanıyoruz ve bazı uzuvlarımız yeteri kadar oksijen alamıyor. Yarış esnasında iyi düşünemeyebiliyoruz, iyi göremeyebiliyoruz ve hatta baş dönmesi yaşayabiliyoruz. Tüm bunların göz önünde bulundurulması ve bitiş alanının genişletilmesi iyi olur.

Yarışı bitirenlere yiyecek ve içecek ikramları yapıldı. Çok organize hareket ediliyordu. Madalyanın takdimi ve alandan ayrılmak için yapılan yönlendirmeler yerindeydi. Çok memnun kaldığım ve koştuğuma çok mutlu olduğum bir yarış oldu. Diliyorum bu yarış yıllar içinde daha da büyüyecek ve hak ettiği ilgiyi görecektir…

¹ Peys Kapıları: Tahmini bitirme sürenize göre size ayrılan yerler.
² Peysır: Öngörülen bitirme süresinde koşacak görevli atlet.
³ https://tr.wikipedia.org/wiki/Atat%C3%BCrk_Ko%C5%9Fusu
https://web.archive.org/web/20120426055408/http://www.ankaramasterleri.org/Antrenman/27aralik-ataturk-sonuclar.html

Yorum bırakın