Eyfel Kulesi Ve Hotel Des Invalides

Bu sabah biraz ağırdan aldım. Bacaklarım bu tempoya ayak uyduramaz hale gelmişti. Toparlanmak için biraz fazla uyudum ve otelden her zamankinden daha geç çıktım. İlk hedefim ABD’deki Özgürlük Heykelinin benzerini ziyaret etmekti. Bu heykel bildiğimiz heykeli yapan heykeltraşın diğer bir eseri. Sadece ebat olarak daha ufak. Hatta Dorsay Müzesinde aynı heykelin bir boy daha küçüğü de mevcut. Pazar günkü yazımda Dorsay’ın içinde çekilmiş bir fotoğraf paylaşmıştım, o fotoğrafta görülebilir.

Heykele vardığımda yine de erken sayılabilir bir saatti ve ortalıkta kimse yoktu. Ben ve heykel başbaşaydık. Gerçi yüksek bir kaidenin üstüne konmuş olduğundan pek yakından gördüm de diyemiyorum. Yine de heykeli görmüş oldum.

Banksy adında kim olduğu bilinmeyen bir sokak sanatçısı var. Alışıla gelmiş sanatçılar dışında yaptığı eserlerden para kazanmayan ve kimliğini açıklamayan birisi. Zamanında Paris’te bir köprünün ayağına küçük bir resim yapmış. Ben de gidip o resmi aradım. Yaklaşık yirmi dakika bir aşşağı bir yukarı gezerek o noktayı buldum. Resmin cam fanusun içine alınmış olmasını beklerken, malesef resmin üstünün belediye tarafından badana edilmiş olduğunu gördüm.

Banksy Eiffel Paris Under The Bridge

Bu şehir her ne kadar sanata değer veren bir şehir dahi olsa duvar resimlerinin kontrolsüz artmasını istemediklerinden olsa gerek bu resmi yok etmişler. Benim gibi meraklıların orayı ziyaret edip: “Banksy was here.” yani “Banksy buradaydı.” şeklinde bir mesaj bırakmış olmaları hoşuma gitti. Daha da enteresan olanı, el yazısı Banksy’ye aitmiş gibi duruyordu!

Bundan böyle Banksy’nin Eyfel Kulesi görünen Paris eserini ziyaret etmek isteyenlere duyurulur; artık orada yok! Yarın bir diğerine bakmaya gideceğim. Belki bu sefer daha şanslı olurum.

Maraton koşarken Eyfel kulesinden sonra bir köprünün altından geçmiştik. Şikago metroları gibi metronun havadan gittiği değişik bir yer. Uğrayıp sakin sakin bakındım biraz. Ziyaret edilmesi gereken değişik mimarili bir nokta. Yeni evlenen çiftlerin düğün fotoğrafı çekmek için gelecekleri kadar ilgi çekici yerleri var.

Oradan çıkıp Eyfel kulesine yürüdüm. Kuleye çıkışlar başlamıştı. Hemen sıraya girdim. Güvenlik sırasında, bilet gişesinde ve asansör sırasında ayrı ayrı bekleyip tepesine çıkmam bir saat sürdü. Sıraya girmek normal bir şey buralarda. Bunu göze almak lazım.

Hava kapalı olunca manzara harikulade değil elbet ama benim gibi profesyonel fotoğraf peşinde değilseniz fark yaratmaz. Bu arada en tepedeki Eyfel’in özel odasını görebildiğimizi bilmiyordum. Odanın camından içeriye de bakabiliyormuşuz, en çok hoşuma giden bu oldu. Eyfel zamanında burayı bilimsel çalışmalar için kullanmış ve bazı özel kişileri burada ağırlamış. Tepeden görülen manzaraya lafım yok tabi. Göreceğimi gördüm, birkaç fotoğraf çektim ve yavaş yavaş merdivenlerden aşağı indim.

Klasik Eyfel Kulesi fotoğraflarının çekildiği Trocadéro Bahçesine gidip birkaç klasik Eyfel Kulesi fotoğrafı çektim, yazının öne çıkan fotoğrafında görülebilir.

Bu güzel bahçe doğrudan Eyfel’e gidiyordu. Ben de yolu takip edip Eyfel’in yanından devamındaki bahçeye Champ De Mars’a girdim. Bahçenin sonuna kadar gidip oradaki Hotel Des Invalides isimli komplekse ulaştım. Burada Napolyon’un mezarının olduğu devasa katedrali ve dört farklı müzeyi ziyaret ettim. Bu müzelerden birinde Picasso Ve Savaş Sergisi vardı. Picasso’nun tamamlanmamış eserleri, eskizleri ve pek bilinmeyen birkaç tablosu da vardı.

Sonra hızımı alamayıp yakındaki Rodin Müzesine de girdim. Rodin’in Bakırköy Ruh Ve Sinir Hastanesinde replikası bulunan Düşünen Adam heykeline ve diğer eserlerine baktım.

Oradan ayrıldıktan sonra Sen nehrinin diğer yakasındaki Grand ve Petit Palais’e gittim. Her ikisi de müze formatındaydı ve ayrı ayrı sergiler mevcuttu. Bir gün için bu kadar müze yeter diyerek onları es geçtim. Binaları dışardan görerek yetindim.

Meşhur Şanzelize Caddesinde kısa bir tur atıp, La Madeleine Kilisesini, Printemps AVM’yi ve Saint-Lazare Garını görmeye gittim. Printemps turistik bir AVM değil, doksanlı yıllarda Türkiye’de de mağazası olan lüks bir mağaza zinciri. Geçen gün gittiğim La Fayette mağazası gibi çok lüks mağazaların bir araya geldiği bir AVM. Hızlıca bir tur atıp çıktım.

İyice tükenmiştim. Bacaklarım kötüleşmişti, artık yürürken canım yanmaya başlamıştı. Bugün için geziyi sonlandırıp otele döndüm. Yarın son bir uzun tur yapmayı planlıyorum. Yetiştirebilirsem kalan yerleri gezip, perşembe’ye gezecek yer bırakmamak istiyorum. Şayet bunu başarabilirsem, son günümü biraz keyif yaparak geçireceğim.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s