Yarışa hazırlık döneminde kalan son bir ya da iki hafta, yabancı dilde “tapering” diye adlandırılan, antrenmanları kademeli olarak azaltıp bitirme evresidir. Bu bağlamda bir hazırlık döneminin en eğlenceli ve en keyifli zamanı son iki haftasıdır. Antrenmanlar planlı olarak hafifletilir ve yarış günü için güç toplamak hedeflenir. Artık antrenmanlar sizi zorlamadığı için her koşudan sonra kendinizi harika hissetmeye başlarsınız. Beslenmenize dikkat edersiniz ama kaçamak yapmak daha masum görünür. Uzun zamandır yapmak istediğiniz şeyleri yapacak vaktiniz dahi olur.
Antrenmanlarımda aldığım notları “Yarışa Altı Hafta Kala Aldığım Notlar” gönderisiyle yazmaya başlamıştım. Bu yazı, ilk yazının devamı niteliğinde. Bu konuda yazılmış tüm yazıları “Notlar” etiketiyle paylaşmaya devam edeceğim.
Şayet bir yarışa kaydolursam, hazırlığım ve hedefim ne olursa olsun; zaman ilerledikçe heyecana kapılırım. Bu heyecanı dindirmenin yolunu bilmiyorum, ben sadece yaptığım antrenmanları düşünüyor ve kendi kendime: “Antrenmanına güven!” telkininde bulunuyorum. Bu dönemde genellikle yarış gününü planlamakla kafamı meşgul ediyorum. Nasıl gideriz, nerede kalırız, kim gelir, kim gelmez ve yarıştan sonra ne yeriz gibi sorularla oyalanırım. Yarışın kendini pek düşünmemeye ve dikkatimi başka yönlere vermeye çalışırım.
Son uzun koşumu yarışa iki hafta kala yaparım ve sonrasında doğru düzgün zorlayıcı bir antrenman yapmıyorum. Bazı günler yirmi dakikayı geçmeyen tempo koşuları yaparım ama genel olarak antrenmanlarım yarış hızına uygun kısa koşulardan oluşur. Bu mantığın bana daha uygun olduğunu düşünüyorum. Muhtemelen herkesin antrenman ihtiyacı farklıdır.
Son iki hafta, ulaşmak istediğim tek nokta gücümü toplamak olur. Bu uğurda gerekiyorsa antrenman dahi yapmaktan kaçınırım. Şayet çok stresli olacak ve beni gereksiz yere yoracaksa hiç yapmamayı tercih ediyorum. Mesela yarıştan önceki son gün hafif bir koşu yapmak isterdim ama daha bunu hiç bir yarıştan önce yapamadım.
Bu dönemi matematiksel olarak hesaplamaya çalışan bir çok insan var. Gerçekten de haklı olduklarını düşünüyorum. Şayet bu dönemi gereğinden fazla hafif geçirecek olursak kondisyon kaybına uğramamız mümkün. Zaten bu dönem sürekli yatıp dinlenerek geçirebileceğimiz bir dönem değil. Sadece antrenman sürelerini kademeli olarak azaltıp, yarışta hedeflediğimiz sürelere uygun hızlarda koşular yapmamız gerek.
Heyecanımın en yüksek olduğu bu dönemde genellikle bir karışıklık çıkar ve bir iki antrenmanı yapamaz olurum. Böyle durumlarda aklımda hep “Antrenmanına güven!” sözü olur. Haftalar boyunca yaptığım antrenmanlar bir iki antrenmanı es geçtiğim için çöpe gitmez, hatta bugüne kadar hiç bir fark yaratmadı. Böyle şeyleri umursamam. Antrenman planı bir bütündür, eksikler olduysa beyin onları tamamlar ve bir bütün olarak algılar. Bu sebeple antrenman planınızın tümünü bir arada görebileceğiniz bir görseliniz olsun, yarışların sitelerinde paylaştıkları antrenman programları gibi.
Özellikle son haftaya girdiğimde beslenmeme daha çok dikkat etmeye başlarım. Bu hafta alışık olmadığım bir şeyler yememeye özen gösteririm, düzenli beslenir ve su içmeyi ihmal etmem. Yarışa son üç gün kala yavaş yavaş karbonhidrat yüklemesi yapmaya başlarım ve son gün neredeyse sadece karbonhidratla beslenirim. Sizin için işe yarayan veya yaramayan gıdaların neler olduğunu zamanla tecrübe etmelisiniz. Mesela benim için pizza hiç bir işe yaramıyor ama pide son derece iyi bir enerji kaynağı oluyor. Son gün; pide, makarna, sebze yemeği, salata, pirinç pilavı ve bulgur pilavı gibi gıdalar tüketmeyi tercih ediyorum.
Bu hafta her fırsatta iyi uyumaya özen gösteriyorum, özen gösteriyorum ki son günler iyi uyuyamazsam durumu tolere edebileyim. Genelde de böyle olur, son günler seyahat etmiş veya heyecandan uyuyamamış olurum ama problem olmaz.
Son hafta hızlı geçer, aklımda hep yarış sabahı olur. Başlangıç çizgisine vardığımda yarış benim için bitmiştir. Unutmayın, en iyi sporcu başlangıç çizgisine varabilen sporcudur. O gün yarışta olamadıktan sonra yaptığımız hiçbir şeyin önemi kalmıyor.
Yarış sabahı her şey farklı olur, endişeler yerini huzura, heyecan yerini enerjiye bırakır.
Bilgilendirme: Bu yazının devamı niteliğinde olan “Yarış Günü Gelip Çatınca” isimli yazımı da okumanızı tavsiye ederim.
‘Yarışa İki Hafta Kala Koşularım Azalır’ için 3 yanıt